Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.
11:32 - Mevlid Kandili Edirne’de de büyük bir coşkuyla kutlandı.
09:00 - Balkanları yalnız bıraktık
03:02 - Cumhurbaşkanı Erdoğan: KKTC’nin tanınması en doğru seçenektir
02:34 - Bakan Yumaklı, Türk Devletleri Teşkilatı Tarımdan Sorumlu 2. Bakanlar Toplantısı’na katıldı
02:21 - CHP’de kurultay takvimi netleşti
02:01 - İletişim Başkanlığı, Dezenformasyon Bülteni yayımlandı
01:52 - Yunanistan sınırında 11’i FETÖ mensubu 17 kişi yakalandı
00:35 - Bakan Tunç’tan AİHM’in kararına tepki
23:46 - Üzerinden eroin çıktı…
Uluslararası Ortaklıklardan sorumlu Komisyon Üyesi Jutta Urpilainen tarafından yapılan konuşma Okunan metin geçerlidir! Sayın Başkan, [Avrupa] Parlamentosunun Değerli Üyeleri, İçinden geçmekte olduğumuz bu zorlu dönemde, başta insan hakları olmak üzere evrensel değerlerin korunması ve desteklenmesi, her zamankinden daha önemli bir hâl almıştır. İstanbul 13üncü Ağır Ceza Mahkemesi 25 Nisan’da Osman Kavala ve yedi sanıkla ilgili olarak derinden üzücü bir karar verdi. İstanbul Ceza Mahkemesinin kabul ettiği bu karar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Aralık 2019’daki kararında yer alan bulguları tümüyle göz ardı etmekte ve Türkiye’de sivil toplum için var olan alanın küçüldüğüne dair ürkütücü bir işaret vermektedir. Bunun neticesinde Avrupa Konseyi, halen devam etmekte olan ihlal sürecini başlatmış olup Yüksek Temsilci de kararın akabinde, bir kez daha Sn Kavala’nın serbest bırakılması çağrısında bulunduğu bir açıklama yapmıştır. Birçok usule aykırılık dolayısıyla kusurlu olan bu yargılama ve karar, Türkiye’nin temel haklar alanında daha da geriye gittiğini gösteren endişe verici işaretlerin bir yenisidir. Bu davanın yoğun bir şekilde siyasileştirilmesi, ciddi endişelere neden olmaktadır. Sistematik olarak Türk yargısının bağımsız olmadığına dair yeni bir örnek teşkil etmektedir. Konsey, insan hakları savunucularının hedef alınmasının, Türkiye’nin demokrasi ve hukukun üstünlüğüne saygı mükellefiyetine ters düştüğünü defalarca ifade etmiştir. Bu trajik sonuç, sadece Türkiye’nin bir iç meselesi değildir. Bu [konu] Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve katılmayı arzu ettiği Avrupa Birliği’nin temel değerleriyle ilgilidir. Her düzeyde Türk yetkililerle yaptığımız görüşmelerde, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konusunu sürekli olarak gündeme getiriyoruz ve getirmeye devam edeceğiz. Bu konu, AB-Türkiye ilişkilerinin temel taşlarındandır. Türkiye’nin temel haklar konusunda somut ve sürekli bir ilerleme kaydetmesi gerekmektedir. Avrupa Konseyi’nin eski bir üyesi olan Türkiye, hukuki bir gereklilik olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını uygulamalıdır. Bu hususta Türkiye bir istisna teşkil etmemektedir. Bu itibarla Türkiye ile diyalogumuzda hukukun üstünlüğü ve insan hakları konularını kuvvetle gündeme getirmeyi sürdüreceğiz. Teşekkürle