Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.
00:08 - CHP Keşan İlçe Başkanı Anıl Çakır, aday adaylığı başvuru süreci hakkında bilgi verdi
21:09 - İPSALA’DA SEÇİME DOĞRU…MHP’YE 25 KİŞİ DAHA ÜYE KAYDINI YAPTIRDI…
20:48 - AKALIN: ÜNİVERSİTE KADROLARINA YAPILAN ATAMALARDA AYRIMCILIK ARTTI!
20:10 - İPSALA’DA SEÇİME DOĞRU… DALKIRAN MHP’DEN ADAY ADAYLIĞINI DÜŞÜNMÜYORUM…
20:45 - Bir araçta 42 adet tabanca mermisi ele geçirildi
20:04 - Hacıköy -Pazardere Yolu Sıcak Asfaltlanıyor
14:40 - CHP MİLLETVEKİLİ AYGÜN:”SUDAN’DA TARIM RÜYASI BİTTİ.”
HİLMİ DİNÇER-
Bildiğim kadarıyla bilim dünyası rüyaların gerçek nedenini bütünüyle açıklayabilmiş değil. Ancak; kendi yaşamımdan da çok iyi biliyorum ki, bazı yaşadıklarımız rüyalarımızı etkiliyor.
Bu gün sizlerle bir rüyamı paylaşmak istiyorum. Galiba böyle bir rüyayı görmemin nedeni …. tarihli Volkan Gazetesinde okuduğum ve Keşan’a yapılacak beş katlı yeni Halk Eğitim Merkezi’nin yapılacağına ilişkin haberdi.
Belediyemizin eski itfaiye alanını Milli Eğitime devrinden sonra inşaat başlamış. İşçiler var gücüyle kazma sallıyorlar ama yerden bir kıymık taş bile koparamıyorlardı. Bu durum bir kaç gün sürdü ve inşaatın her kademesinden sorumlu resmi bir kişi bu duruma bir türlü çare bulamıyordu. Her gece rüyasında dev bir gülyabaniyi işine engel olurken görüyordu. Bir gece Tanrı’ya yalvarmaya başlayınca karşısına beyaz saçlı-beyaz sakallı nur yüzlü yaşlı bir dede dikilerek: “Kazdırdığın temel yetersiz. Bir bina yapılırken yapılır. Bu binayı altı katlı yaptırır ve en üst katı öğretmenlere öğretmen evi olarak tahsis edececeğine söz verirsen, temeli kazmana izin veririm!” deyince; resmi kişi bunu kabul etti. Ertesi gün kazma ile çalışan bütün işçileri inşaat makinalarını kullanırken görüyorum. Bir ara dedeyi belediye başkanlığı koltuğunda oturur halde üzüntülü olan resmi kişi ile konuşurken görüyorum: “Beyefendi üzülme. Bu bina yaşadıkça anılanacağınıza inanıyorum. Hem: siz çok iyi bilirsiniz ki, Halk Eğitim Merkezleri bir yaygın eğitim kurumudur. Yaygın eğitim bir fırsat eğitimidir ve şartlar oluştuğunda yapılır. Ayrıca; size söz veriyorum, mahllelerin büyüklüklerine göre her mahalleye Halk Evleri yapıp bunları Halk Eğitimin hizmetine sunacağım. Böylece her vatandaşımıza daha yakın olacaksınız.”
Bu sözlerden sonra düşüncelerim beni her mahalleye yapılmış ve istenildiğinde değiştirilebilir (demontable) bölmelerden oluşan bir yapının içine götürüyor. Bir bölmede mahalle kadınları konserve yapmayı öğrenirken, diğer bir odada oynanan tavla nedeniyle çıkan zar ve pul sesleri yakın odadaki santraç odasından hiç duyulmuyor. Masa tenisi oynayanlar ise kan ter içinde kalmışlar. Bina içersinde iki tuvalet ve iki dinlenme salonu var. Yukarı Zaferiye Mahallesine yapılan bina bölmeleri sabit ve ses geçirmemesi için tam yalıtılmış. Her bölme farklı bir enstrüman öğrenmek için düzenlenmiş. Bir kapıyı aralıyorum, piano başına oturmuş incecik parmaklarını tuşlar üzerinde gezdirirken beyaz dişleriyle bana gülümsüyor. Seviniyorum.
Seviniyorum da sevincim kursağımda kalıyor. Çünkü: güçlü bir hortum beni yerden koparıp cezaevine doğru sürüklüyor. Her yer toz duman içersinde. İnsanlar dört bir tarafa kaçışıyor. Bir müddet sonra toz bulutu biterken cezaevinin üzerini bir gök kuşağı kaplıyor ve altında cennet köşsinden bir bahçe. Ağaçlarda ötüşen kuş seslerine çocukların cıvıltısı karışmakta çok gecikmiyor. Biraz evvel korku içersinde kaçışan mahalle halkı yavaş yavaş yüzlerindeki gülümsemeyle bahçeyi dolduruyor.
Karşıda Tepe Mezarlığı. Ama buraya bir şey olmuş! Raşit Efendi’nin mezarının çevre düzenlenmesi yapılmış, öte yandan; yakınlarının izniyle bilinen mezarlar açılarak, bilinmeyen mezarlardan çıkarılan iskeletler tepenin bir bölgesine yeniden defnedilmiş ve Çanakkale Şehitliğindeki sembolik mezar taşlarına benzer taşlarla anılmaları sağlanmış. Tepenin en yüksek noktasına, aynı zamanda büfe görevi gören, çapı on metreyi geçmeyen ve de Keşan taşından yapılmış orjinaline yakın bir yel değirmenin yer altığı Tepe Mezarlığın içersinde türüyüş ve oturma lanları var. Üzerinde büyüyen çamlar nedeniyle çevre yolundan bakıldığında Bolayır tepesi görünümünü veriyor. Üzerindeki yazılar günümüz türkçesine çevrilen yazıların yer aldığı mermer taşlar insanı ister istemez geçmiş tarihlere götürüyor.
Rüya bu ya!Eski bir mezar taşını incelerken birdenbire kendimi iki tarafında sütular, sütun başlıkları ve heykelcikler bulunan bir yolda buluyorum. Eski küplerin arasına konmuş masalarda insanlar oturuyor. Şaşırıyorum. Burası Öğretmen Evi bahçesi. Ana bina yıkılmayarak, arkadaki boşluğa yapılan ek bina ile bir bütünlük içersinde burası Keşan Müzesi haline getrilmiş.
Tarih konuşan insanlara yaklaşmaya çalışırken bir kartal beni omuzlarımdan yakalayıp havaya kaldırıyor ve kısa bir süre sonra oldukça yüksekten beni boşluğa bırakıyor! Dibi gözükmeyen bir boşluğa doğru düşüyorum. Kısa bir süre sonra boşluk bitiyor ve yerini alan havuzun suyu ölmemi engelliyor. Her tarafım sırılsıklam şaşkın şaşkın etrafıma bakıyorum. Yüksek bir binanın üzerindeyim. “Öğretmenim!” diye seslenen bir çocuğun sesini duyuyorum. Anlıyorum ki, Halk Eğitim Merkezi binası bitmiş ve ben çatısının dörtte biri örtülmüş ve diğer kısmı açık bırakılarak havuzlu bir çiçek bahçesi haline getirilmiş yeni Öğretmen Evi’nin terasındayım. Hava sıcak ama; terasta esen rüzgâr sıcaklığı hissettirmiyor.
Terastan aşağıya iniyorum. Üzerinde Emekli Öğretmen Salonu yazan salona giriyorum. Bir masada emekli bir öğretmen konuşurken, masada bulunan iki genç öğretmen onu can kulağı ile dinliyor. Bir diğer masada aralarında şakalaşarak kâğıt oynayan öğretmenlere doğru yürürken birden Ali Gülen hocamı görüyorum. Ayakta dikiliyor. Tam kendisine yaklaşırken salona beş on çocuk giriyor ve önce ayaktaki Ali Gülen’in ve ardıdan diğer emekli öğretmenlerin ellerini öpüyor. Ali hocama soruyorum: “Kim bunlar?” “Bunlar bizim burs verdiğimiz öğrenciler.” “Burs mu?” “Biz de bu binaya taşındık ve kendi binamızı kiraya verdik.Geliri ile de muhtaç öğrencilere burs vermeye başladık.” “Gözlerim doldu.”Ne güzel!” dedim. “ Daha bitmedi. Atatürkçü Düşünce Derneği ile birlikte,” Atatürk Öğrenci Yurdu” yaptırmak üzere ortak bir proje üzerinde çalışıyoruz. Şaşkınlığım ve sevincim katlanarak büyümüştü. Tüm öğretmenlerimize yakışacak bir şekilde donatılmış güzel bir binada güzel şeyler görüyor ve güzel şeyler duyuyordum.
Birden tuvaletimin geldiğini hissettim.Koşturarak pırıl pırıl tuvalete girdim. Tam tuvaletimi yapmaya başlarken, gözlerimi açtım. Rüya görmüştüm ve gerçekten kasıklarım şişmişti. Lavobada rüyamı düşündüm.
Ne dersiniz? Rüyalar gerçek olur mu?