Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.
14:17 - Keşan’da eroin ele geçirildi. 3 kişi gözaltına alındı
00:58 - ‘Oniki Ada’daki Türk vakıf malları satılıyor ya da isimleri değiştiriliyor’
00:40 - ATATÜRK HAVAALANI’NI YIKMAK TRAKYA’YI YUNAN’A TESLİM ETMEKTİR
00:24 - Çocuklar, Keşan Belediyesi’nin Çocuk Oyunları ve Kukla Festivali’ni çok sevdi
00:08 - ONCE UPON A TİME İLHAN KARAÇAY (Bir zamanlar İlhan Karaçay) Bir haberin geri çekiliş hikâyesi…
23:54 - SARDOS SEZONU PİKNİKLE KAPADI
14:44 - Keşan Belediyesi 1. Uçurtma Şenliği’nde 4 bin kişi keyifli bir pazar günü geçirdi
13:50 - 112 acil sağlık istasyonu yapılacak alandaki ağaçlar özenle sökülüyor
01:16 - İYİ PARTİ’den Bulgaristan Türklerine anlamlı ziyaret.
Özel Keşan Hastanesi çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı Dr. Uğur Özdağlı’ nın konu ile ilgili açıklaması.
İlaç firmalarının daha fazla ilaç satmak için hastalık icat etmek, kendiliğinden geçecek tedavi edilmesi gerekmeyen, önemi olmayan bazı şikâyetleri ciddi hastalık haline getirmek, hayatın âdet görme, hamilelik, yaşlanma, menopoz gibi tabiî dönemlerini ilaç kullanılması gereken hastalık dönemlerine dönüştürmek gibi türlü-çeşitli ‘numaraları’ vardır.
Ruhsal ve nörolojik hastalıklar başta geliyor
İlaç firmalarının bu amaçlar için kullandıkları hastalıkların başında da ruhsal ve nörolojik olanlar geliyor. Özellikle de erkeklerde sertleşme problemleri, kadınlarda cinsel isteksizlikler gibi ‘seksüel fonksiyon bozuklukları’ ilaç firmalarının gözdesi olan hastalıklar.
Her alanda olmayan hastalıklar yaratılarak, doktorlar ve toplum çeşitli reklâm ve kampanyalarla bunların çok yaygın olduğuna ve mutlaka tedavi edilmeleri gerektiğine inandırılmaya çalışılıyor.
Amaç, herkesin mutlaka şöyle veya böyle bir hastalığının olması ve bu hastalık için mutlaka ilaç kullanılmasının sağlanması.
Sisi sendromu
İlk defa 1998 yılında bir ilaç firmasının tam sayfa reklâmıyla adı duyulan ‘Si-si Sendromu’ bu uydurma hastalıklardan biri.
Depresyonun özel bir türü olduğu iddiasıyla gündeme getirilen bu yeni hastalığa, Sisi Sendromu ismi verilerek adeta bir ‘asalet’ de katılmaya çalışılmış. Çünkü Sisi,Avusturya İmparatoriçesi Elizabet’in kısa ismi .İmparatoriçe Sisi, halk arasında çok sevilen, çok sayılan bir kişi.
Adı depresyon olan ‘sevimsiz’ bir hastalık yerine, çok sevilen, soylu bir kraliçenin adını taşıyan hastalığına yakalanmayı kim istemez ki? Hatta yazılanlar doğru ise, bu hastalığa önce Prenses Diana’ nın ismi verilmek istenmiş, ama vazgeçmişler. Allah bizi korumuş, çünkü aksi takdirde bugün dünyada belki de birkaç yüz milyon insan Prenses Diana Sendromu’ na tutulmuş olacaktı.
Birçok psikiyatr, böyle bir hastalığın varlığını kabul etmese de, hastalık özellikle Almanya’ da o kadar çok tanınmış ve benimsenmiş ki, firmadan sebeplenen doktorlar bugün 3 milyon Alman’da Sisi Sendromu olduğunu ileri sürüyorlar.
Buna karşılık dünyanın Almanca konuşulmayan ülkelerinde ise Sisi Sendromu çok görülmüyor. Zaten, bir Alman soylusunun hastalığının diğer ırklarda görülmesini kimse de beklemiyor.
Sisi sendromu için o reklâmı veren firmanın çıkardığı, uzun süre kullanılması gereken pahalı bir ilacın olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
Saç dökülmesi hastalık mı?
Hayatın sıradan bir süreci olan erkeklerde saç dökülmesi de bir hastalık hâline dönüştürülmek isteniyor. Çünkü saç dökülmesi tüm dünyada çok yaygın olarak rastlanan bir problem ve üstelik de ‘saçı olmayan, ama parası olan’ milyonlarca insan var yer yüzünde.
Erkeklerin bugüne kadar önemsemediği, hatta ‘maden olan dağda ot bitmez’ sözüyle iftihar bile ettiği kellik, ilaç şirketlerine göre erkeklerin üçte birinde panik ve duygusal bozukluklara yol açan, ruhsal dengeleri bozan ve hatta iş bulmalarını zorlaştıran çok ciddi bir hastalıkmış. Slogan da ‘Saçın mı dökülüyor, doktora koş’.
Bir başka firma ise Amerika’daki kadınların %43’ ünde‘seksüel disfonksiyon’ yani cinsel fonksiyon bozukluğu olduğunu yaymaya çalışıyor. Çünkü, onun da bu amaçla kullanılan ‘müthiş’ bir ilacı var.
Azıcık bağırsak gazının, şişkinliğin İrritabl Bağırsak Sendromu adı ile çok ciddi bir hastalık haline dönüştürülmesinin de nedeni, bu hastalık için artık pahalı bir ilacın olması.
Osteoporoz gibi kemik kırıkları için ‘risk faktörü’ yaratan durum da, mutlaka ilaçla tedavi edilmesi gereken anlı-şanlı bir hastalık oluverdi. Kemik kaybının yavaşlatılması, elbette kırık riskini azaltır, ancak sağlıklı insanların çoğunda kırık riski çok düşüktür ve uzun süreli ilaç tedavisi riskte sadece küçük bir azalma sağlayabilmektedir. Tedavinin ancak, küçük ve özel bir grupta yeri vardır.
Bronşit başlangıcı çocuklarda çok uydurulan bir teşhis. Tıp fakültesinde bronşitin başı, ortası sonu gibi bir dönem anlatılmıyor. Çok yaygın olarak olarak kullanılan bu terim her öksüren çocuğa antibiotik başlamak için bir uydurma. ‘’Antibiotiğe başlamazsan aşağıya iner diye korkutmakta çabası’
Hatta gizli kulak, gizli bademcik gibi sadece tanıyı koyan hekimin gördüğü bazı hastalıklarda çoğalmaya başladı. Tüm bu uydurmaların arkasından mutlaka antibiotik çıkıyor.
Performansa dayalı sağlık sistemi devam ettiği sürece bakalım daha neler duyacağız.