Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.
21:07 - Yücel Balkanlı: “Edirne’nin eğitimdeki gerilemesi endişe verici”
20:01 - Filenin Keşanlı Sultanı Duru Zambak, Eczacıbaşı’nda forma giymeye başladı
18:13 - CHP’li Nurten Yontar peruğunu çıkardı, Meclis ayakta alkışladı
18:06 - Ali Alemdaroğlu: “Yeni Anayasa Adı Altında Yeni Devlet ve Kurucu Devlet Başkanlığı Planlanıyor”
17:49 - En İyi Üniversiteler sıralamasında Türk üniversiteleri ilk 400’e girebildi
17:47 - Keşan’ın Kanalizasyon Hatları, İBB İşbirliğiyle Temizleniyor
16:41 - Kent Müzesi Bahçesindeki Büfe Alanı, Kent Hizmetleri Tarafından İşletilecek
Trakya platformu ve Trakya Kent Konseyleri Birliği tarafından düzenlenen basın açıklamasına, Trakya’da faaliyet gösteren çok sayıda STK, yanı sıra İstanbul Barosundan da Avukatlar katıldı.
Klasik basın açıklamalarından çok farklı bir basın açıklaması yapıldı.
Bilim, hukuk ve yörede yaşayanlar tarafından yapılan açıklamaya yaklaşık 2000 kişi katıldı.
İğneada’da yaşayan Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji enstitüsünde 25 yıl radyoterapi teknikeri olarak çalışan ve emekli olunca doğduğu topraklara dönen Dilek ÖZCAN SAN konuştu.
Dilek ÖZCAN SAN yaptığı konuşmada
“İğneada’da doğup büyüdüm. Türkiye’nin en önemli tabiat parkı Longoz’un bulunduğu İğneada yıllardır büyük bir baskı altında. Bu çevre ihlallerinin neler olduğunu sizlere bir kere daha buradan hatırlatmak istiyorum;
İSKİ tarafından planlanan Rezve deresinden İstanbul’a çekilecek su boru hattı ,
Beğendik Termik santrali,
Çimento Fabrikasının inşa edeceği İğneada Balıkçı Limanı bitişiğine çimento limanı projesi Trakya’ya’nın doğal hayatına,Istranca Dağlarının sürdürebilirliğine ve en önemlisi Longoz Milli Park’ına yıkım getirecek bu projelere karşı büyük bir mücadele verdik ve durdurduk. Bu projeler yöre halkı Türkiye ve özellikle Trakya bölgesinin sivil toplum örgütleri, sivil aktvist ve çevre gönüllülerinin desteğiyle durduruldu. Şimdi de karşımızda İğneada Nükleer santral’i var.
Şimdi ve burada O’na da ‘dur’ diyoruz!
Nükleer Santral’in inşa kararıyla birlikte santralin 45 km çevresi yasak bölge ilan edilecek. Bu da Beğendik ve Limanköy ün iskan ve tahliyesi demek olacak.
Yani dedeleri babaları balkan savaşında balkan ülkelerinden Limanköy’e Beğendik’e göç eden yöre halkı bu sefer ‘nükleer göç’ yaşayacak! Yöre halkı barındığı evden ekmeğini kazandığı bahçesinden,tarlasından merasından,arılarından,denizinden koparılıp ortalığa saçılacak.
Doğanın bir parçası olmuş.bağınla bahçesiyle ineği,mandası,koyunuyla,arısıyla ya da balıkçılık yaparak kıt kanaat ama özgürce yaşayan bu insanların geleceği kararacak. Göçle karşıkarşıya kalan yöre halkı kadınıyla erkeğiyle çocuğuyla karanlık bir geleceğe mahkum edilecek….. “ dedi
Trakya Platformu Bilim Kurulu Üyesi Prof Dr Muzaffer ESKİOCAK yaptığı açıklamada
Radyasyon Uluslararası Kanser Ajansı verilerine göre insanlarda kanser yaptığı kesinleşmiş bir etkendir. İyonize radyasyonun çeşitli ve çok sayıda biyolojik etkileri bulunmaktadır. Bu etkiler aşağıdaki başlıklarda gruplanabilir:
Genler ve kromozomlar üzerine etkiler
Sitotoksik (Hücre düzeyinde toksik) etkiler
Akut radyasyon sendromu
Kanser yapar etkiler
Kanser dışı, yaşam süresini kısaltan etkiler
Teratojenik etkiler.
Ruhsal etkiler
Beş duyumuz ile algılayamadığımız için kaçınamadığımız ve kendimizi koruma refleksi geliştiremediğimiz için (gözle görülmeyen, kulağımızla duyulmayan, titreşim, ısı veya sarsıntı yapmayan, kokmayan ve dokunmayla anlaşılamayan) gözlemlenemeyen; etkisi başladıktan sonra bugün ki ve gelecek nesillerde etkisi devam ettiği için denetlenemeyen bir risk olan radyasyonu yalnızca kaza, sızıntı anından itibaren değil, işletmeye başladıktan sonra –ekonomik ömrünü tamamlayıp kapatıldıktan sonra bile- sonsuza dek yayacak Nükleer santrali istemiyoruz!
RADYASYON ALGILANAMAZ VE DENETLENEMEZ!
Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum çoğunluğunun yeterince bilmediği riskler grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü, gelecek kuşaklar için çok tehlikeli; kolayca azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun olmayan riskler grubundadır.
Riskin en büyüğü atıkların yönetimi ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının yok olması için 210 000 (iki yüz on bin) (teknetyum) ila 15,8 milyon (onbeş milyon sekizyüz bin) (iyot-129) yıl gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz olarak yöneten bir teknoloji henüz geliştirilememiştir.
NÜKLEER SANTRAL GÜVENLİ DEĞİLDİR
Ağustos 2010 verileriyle dünya üzerinde halen çalışmakta olan 440 atom santrali ünitesinden (reaktör) herhangi birisinde 2,27-22,7 yılda, ortalama 12,5 yılda bir Çernobil ya da Fukuşima gibi nükleer kaza olasılığı var demektir. Ülkemize yapılan her nükleer santral ünitesi, toplam satılan bilet sayısı 440 olan bu felaket piyangosundan alınan bir bilettir ve bu bilete reaktörün 25 yıllık ortalama ekonomik ömrü içinde iki kez büyük felaket ikramiyesi çıkabilir.
DOĞAMIZ TEHDİT ALTINDADIR!
Denizimiz, Trakya’nın ve İstanbul’un yaşam pınarı Istranca Dağları, suları, havası, toprağı, bitki örtüsü, kuşu, kurdu, börtü, böceği, Dünya’da sayılı subasar ormanları, endemik türleri, kültürel çevremiz, antik mirasımız tehdit altındadır. Nükleer santral bölgedeki ekosisteme geridönüşsüz zararlar verecektir.
MİLYONLARCA İNSAN TEHDİT ALTINDADIR!
Çevre Mühendisleri Odasının yapmış olduğu radyasyonlu parçacık dağılımı modelleme çalışmasında İğneada’da yapılması planlanan nükleer santralde bir kaza olması durumunda İstanbul’un yanı sıra, Trakya’nı tamamı ile Kuzey Ege’nin büyük tehdit altında kalacağı, ayrıca Marmara, Batı Karadeniz, Kıyı Ege ve Kıyı Akdeniz de oluşacak radyasyon bulutundan etkilenecektir. “ Dedi
Trakya Platformu Hukuk Kurulu Üyesi Av. Bülent KAÇAR yaptığı konuşmada
http://www.cmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=93317&tipi=68&sube=0#.VkZzNHbhDIU,
“ Trakya Platformu ve Trakya Kent Konseyleri birliği, Devletin, Şirketlerin, hatta zaman zaman yerel yönetimlerin saygı göstermediği yaşam hakkına sahip çıkıyor. Çin, Japonya ve Diğer ülkelerle imzalandığı dile getirilen anlaşma yasal değildir. Bütünleşik kıyı planları ve yer raporu yoktur.
İğneada Nükleer süreci hukuksuzdur. Bu zihniyette önce sermaye ve yatırım, hukuk ve doğa kalırsa sonradan geliyor. Şu anda yaşanan budur.
Bölge planlarına aykırıdır. Kırklareli Çevre düzeni planlarına aykırıdır. Planlarda bu bölge enerji üretim alanı değildir. Siyasi iktidar kendi planlarına aykırı davranmaktadır.
İğneada’ya kurulması planlanan Nükleer Santral Milli Parklar mevzuatına aykırıdır. Orman Kanununa aykırıdır.
Istrancalarda doğanın korunmasına yönelik milyon dolarlık projeler yapılmıştır. Bizim topraklarımızı bize rağmen kimse planlayamaz, yıkım projelerini dayatamaz
İktidarı ve muhalefetiyle yaşamı savunmayanları , etkin bir şekilde takip etmeliyiz. Trakya lafla değil, bilim ve hukukla savunulur. Bizi savunduğunu söyleyenler, hangi süreci engellemiş. ? Bu güne kadar Ergene ve Trakya platformları kadar kim mücadele etti.?
Dünyada ilk kez Türkiye başka bir ülkeye kendi topraklarında kendisine ait olmayan bir nükleer santral kurma izni vermiştir. Bu Türkiye’nin bağımsızlığına aykırıdır. Hep denir ya neden vatanın cennet köşelerine bu projeler yapılır. Çünkü buradaki amaç ücretsiz toprak tahsisi olduğu gibi ki bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından taahhüt edilmektedir. Binlerce dönüm alan Akkuyu’da Ruslara bedava tahsis edilmiştir. İğneada’da yapılacak olan budur. Bedava deniz suyu kullanılırken soğutmada kullanılan su artı 2 derece olarak denizlerimize verilecek. Bizim doğamız mahvedilecek
Trakyayı savunmak sadece Trakya Platformu ve Trakya Kent konseyleri Birliğine bırakılamaz. Herkes taşın altına elini koymalı, bir değil on adım öne çıkmalıdır.” Dedi
Trakya Kent Konseyleri Birliği adına söz alan Kırklareli Kent Konseyi Başkanı Seyfi MERİÇ Yaşam alanlarımızı korumak için her platformda mücadele edeceğiz. Trakya’nın her köşesinden, İstanbul’dan katılım sağlayan, yaşamı savunan ve destek için burada olan herkese çok teşekkür ediyoruz” Dedi. https://www.youtube.com/watch?v=8yf6ID5Z2po&feature=share
Basın açıklamasının ardından gelen katılımcılar Mert ve Erikli longozuna düşen sonbaharın renklerini görüntülediler.
Göksal ÇİDEM
KIRKLARELİ