Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.
14:09 - ZAFER PARTİSİ KEŞAN İLÇE BAŞKANLIĞINDAN BASIN AÇIKLAMASIDIR
11:56 - Sünnet nasıl yapılmalıdır ?
11:47 - SAADET PARTİSİ EDİRNE TEŞKİLATINDAN AKALIN’A ZİYARET
11:46 - Keşan Trafiğine Çözüm Geliyor: Çevre Yolu Projesi İçin İlk Adım Atıldı
11:42 - Sevgi Mutfağı’ndan 514 bin 167 kap sıcak yemek
20:35 - Şüphe üzerine arandı. 5 yıl 8 ay hapis cezası ortaya çıktı
19:51 - FOTOĞRAF SANATÇISI OYUNCU BARIŞ KERİM CESUR TEKİRDAĞ’A GELİYOR
23:03 - Keşanspor’u hakemler yaktı.
17:27 - Hekim ve Sağlık Sistemi
17:23 - Gündoğdu: Trakya çiftçisi yeteri kadar desteklenmiyor
… Dünyanın en çok turist çeken müzelerinde Osmanlı izleri acısıyla, tatlısıyla yaşatılıyor. Çerkes Dayı’nın ilginç ve inanılmaz kahramanlığı, bir sokağa konulan küçük heykeli ile anılıyor. Viyana Paralmento Binası
İlhan KARAÇAY gitti, gördü ve yazdı: Dikkat:Bu çok uzun yazının en sonundaki fotoğrafa tıklayınız TRT BELGESEL KANALI için hazırladığımız 8 bölümlük İZLER programının Viyana versiyonunu, rehberimiz Mustafa Küçüktekin’in güzel anlatımı ile izleyebilirsiniz.
TRT BELGESEL Kanalı için hazırladığımız 5 bölümlük UZAKTAKİ DOSTLAR ve 8 Bölümlük İZLER adlı dökümanterler arasında yer alan Viyana Kuşatmaları, kâğıda dökmediğim konular içinde kaldı. Almanya’daki Şehitliğimiz ve Tütün Fabrikası ile İtalya’daki Etrüskler konularını da henüz kâğıda dökmedim. Bugün sizlere, ekranlarda zevkle izlediğinizi sandığım Viyana konusunu kâğıda dökerek sunuyorum. Çok yakında da Almanya ve İtalya’dakileri sizlere kâğıt üzerinde sunacağım. Hoş, ‘kâğıt’ diyorum ama, bilgisayar ve telefonlardaki ekranlarda da okunabiliyor artık.
Viyana çalışmamız
Anlatıcı danışman olarak naçizane şahsım, Yönetici Sacit Şahin, Yapımcı İsmail Elden, Yapım Yönetim Yardımcısı Gaye Tilki, Kurgu Tarkan Kızılhan ve kameramanlar Ercan İşsever, Orhan Aybertürk, Hayrettin Demir, Murat Balcı ve son çekimlerini bu belgeselde yapan rahmetli Mehmet Türkoğlu’nun emeği geçen bu çalışmada, rehberimiz Mustafa Küçüktekin’in katkıları da var.
Viyana, Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun kalbi olan, 16’ncı ve 17’nci yüzyıllarda, 150 yıl arayla iki kez Osmanlı ordusunun kuşatmasını yaşayan bir şehirdir.
Viyana, ilkinde mevsim değişmesi nedeniyle, ikincisinde ise birden fazla nedenin bir araya gelmesiyle kuşatmadan kurtulmuştur.
Bu nedenle, tarihin akışının değiştiği yerlerden biri olan, şimdilerde tarihi binaları ve müzeleri ile en çok turist çeken Viyana anlatılmakla bitmez.
Viyana’da görecekleriniz arasında yenilmiş bir ordunun izleri vardır. Olsun, o ordu bizimdir ve izler de bize aittir. Ordular yenerler, yenilirler. İşin doğası böyledir.
Sizlere, Birinci ve İkinci Viyana Kuşatmalarını ve Viyana’nın dünyaca ünlü müzelerini anlatmadan önce, burada efsaneleşmiş bir Türk kahramanın hikâyesini anlatayım. Bu efsane isim Çerkes Dayı’dan başkası değildir.
UNUTULAMAYAN ÇERKES DAYI
Viyana sokaklarından birinde, tarihi bir binanın köşesine
kondurulmuş bir heykel yer alıyor: Çerkes Dayı Heykeli. Viyanalılar, Osmanlı kuşatması sırasında büyük bir kahramanlık örneği veren Çerkes Dayı’yı, düşman da olsalar bir heykelde yaşatıyorlar. Küçük, ancak hepsi birbirinin benzeri gotik binalarla dolu şehirde, gözlerden
kaçmayacak derecede “Osmanlı” görünen heykelin hikayesi ise rivayete
göre şöyle: Çerkes Dayı adlı Osmanlı askeri, Viyana’nın kapılarından
birine düşen topun açtığı gedikten içeriye yalın kılıç dalar. Ardından
kimsenin gelmediğini gören Çerkes Dayı, aynı gedikten gerisin geri
sıvışmak varken, düşman saflarına doğru ileri atılır. Savaşarak şehit
olmayı tercih eden bu kahraman Osmanlı’nın anısına, yıllar sonra küçük
bir heykel dikilir. Karşı saftan da olsa, şahlanmış atının üstünde kılıcı
havada savaşan bir kahramanın anısına heykel dikme inceliğini gösteren
Viyanalılar, şehrin 4 farklı yerine de bir dönem adının anılmasıyla
yüreklere korku salması bir olan “Türk Güllesi” heykellerini kondurmuşlar. Çerkes Dayı hikâyeleri nedeniyle, iki kuşatmaya rağmen Viyanalılar, Türkler’e karşı düşmanlık hissi duymamışlar. Aksine Türkiye ve Türkler’e sempati duymuşlar. İkiyüzyılı aşkın bir sürede Türk modasına ve Türk mutfağına büyük ilgi duymuşlar. Ünlü Mozart bile ‘Türk Marşı’nı o zamanlarda bestelemiş.
VİYANA’DA TÜRK KAHVESİ’NİN ÖYKÜSÜ
Viyanalılar’ın Türk kahvesi ile tanışmalarının öyküsünü, rehberimiz Mustafa Küçüktekin, Cafe Mozart’ta anlatırken. Osmanlı Ordusu Acı kayıplardan sonra geri dönerken, diğer tüm gereksiz ağırlıklarla beraber çekilmemiş kahve çuvallarını da geride bırakmıştır. Surların dibindeki kahve çuvalları da, göstermiş olduğu kahramanlıklar nedeni ile kuşatma sonrası Ukrayna asıllı Polonyalı Jerzy Franciszek Kulczycki’ye verilmiştir.
Kulczycki’nin kahramanlığı da ilginç aslında. Ukrayna’da doğan ve Belgrad’da bir süre çalışan bu genç akıcı bir Türkçe öğreniyor. Daha sonra Viyana’da yaşamaya başlayan bu tüccar, şehir kuşatmanın sonlarına doğru açlıktan kırılırken bir gece Türk giysileri ile surlardan gizlice dışarı çıkıyor ve Mehter Marşları mırıldanarak şehrin hemen dışındaki Kahlenberg Tepesi üzerinde konuşlanmış Osmanlı Ordusu’nun uzağında bekleyen Lorraine Dükü Charles’a ulaşıp son haberleri alıyor. Dük’ten çok yakında büyük bir Haçlı Ordusu’nun kuşatmayı kırmak üzere yardıma geleceğini öğreniyor ve hemen geri dönüp bu bilgiyi Viyana’ya ulaştırıyor. Tam şehrin anahtarını Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya vermeyi düşünen Şehir Konsül Heyeti de, savunmaya son güçleri ile devam etme kararı alıyor.
Kuşatma sonrası bu tüccar da, kendisine verilen çuval çuval kahve ile Avrupa’nın üçüncü, Viyana’nın ilk cafesini Schlossergasse’de açıp adını ‘Hof Zur Blauen Flasche’ yani ‘Mavi Şişenin Altındaki Ev’ koyuyor. Bu arada Cappuchin rahip arkadaşı Marco d’Aviano da acı kahveyi bal ve süt ile tatlandırıp köpürttüğünde elindeki karışımın rengi kendi elbisesini andırdığından, hemen isim babalığı yapıyor ve Kutsal Roma İmparatoru I. Leopold’e sunulan bu özel sunuma ‘Cappuchino’ denmeye başlıyor.
Kulczycki iyice tanınmaya başladığında işi abartıp büyük bir pazarlama taktiği ile kahveyi Yeniçeri giysileri ile sunmaya başlıyor. Osmanlı’nın hiç kullanmadığı sütü de bol tutuyor farklı tatlar bulabilmek için. İşte o günlerden sonra kahve Viyana’nın adeta bir parçası oluyor.
Viyana Merkezindeki Kulczycki Caddesi ve Yeniçeri Giysileri ile Kahve Sunumu yapan bir heykel yer alıyor.
Karlı bir 20 Şubat 1694 sabahı Kulczycki yaşama veda etse de, günümüzde tüm Viyana Café sahiplerince ‘Pir’leri sayıldığından, anısı her sene Ekim ayında yapılan bir festivalle yaşatılıyor ve café camlarına resimleri asılıyor. Bugün Viyana merkezde yer alan Kulczycki Caddesi’nin başındaki bir binanın köşesinde de büstü yer almakta. Viyana’da iseniz en azından bir kere, adeta sanat eseri gibi pastalar yapan, kahve için onlarca seçeneği menüsünde sunan tarihi cafélerden birine mutlaka gidin. En güzelleri arasında Sacher, yaya yolu ve lüks alışverişin merkezdeki kilise ile kesiştiği Noktaya yakın Kohlmarkt’taki Demel, Belediye Sarayı yanında Cafe Einstein, Cafe Mozart, bohem havası ile Cafe Hawelka ve Central Cafe sayılabilir. Günümüzde tarih bilen her Viyanalı, kahvesinden ilk yudumu alırken mutlaka bu ilginç, kahramanlıklarla dolu, renkli ve hüzünlü hikayeleri anar.