SON DAKİKA

Keşan Haber
Keşan Gardenya Çiçekçilik

Hayvanat bahçesinde tutsak edilen penguenler de kuş gribinden öldü

Hayvanat bahçesinde tutsak edilen penguenler de kuş gribinden öldü
Bu haber 16 Aralık 2022 - 17:39 'de eklendi ve 175 kez görüntülendi.

Et ve yumurta çiftliklerinde esir edilen milyonlarca kuş, özellikle Avrupa’da yıkıcı bir etkiyle uzun zamandır süren kuş gribi salgınından hayatını kaybetmeye devam ediyor. Hayvanat bahçelerinde hapsedilen hayvanlar da artık virüsten etkilenerek yaşamını yitiriyor ve toplu olarak öldürülüyor.

16 Aralık Cuma, İstanbul – 1200’den fazla hayvanı esaret altında tutan İngiltere Hampshire’daki Marwell Hayvanat Bahçesi’nde, “avian influenza” (AI) olarak bilinen kuş gribi salgınının ardından açıklanmayan sayıda penguen öldü. Hayvanat bahçesinden yapılan açıklamada bazı penguenlerde kuş gribi testinin pozitif çıktığı, kuşların hastalık sebebiyle hayatını kaybettiği belirtildi.

Virüsün oldukça bulaşıcı olan H5N1 türü İngiltere Çevre, Gıda ve Köy İşleri Bakanlığı (DEFRA) tarafından bölgede doğrulandı. Antarktika’ya özgü bu kuşların virüs sebebiyle ölmesine ve bulaşı engellemek için çeşitli önlemler alınmasına rağmen hayvanat bahçesi hâlâ ziyaretçilere açık.

Kuş gribinin görüldüğü tek hayvanat bahçesi burası değil. Denver, Hattiesburg ve Nebraska gibi ABD’deki pek çok hayvanat bahçesinde ve Almanya’nın Berlin, Greifswald, Karlsruhe, Rostock, ve Heidelberg şehirlerindeki hayvanat bahçelerinde salgın görülmüş durumda.

Ömür boyu doğal ortamlarından, ailelerinden uzaklaştırılan, kronik stres ve çaresizlik sonucu fiziksel ve psikolojik zarar gören tutsak hayvanların halihazırda yaşadığı sorunlara ve hak ihlallerine salgın ile birlikte bir yenisi ekleniyor. Hayvan hapishaneleri olarak varolan hayvanat bahçeleri, “önleyici uygulama” adı altında kuşları öldürmeye devam ederken, halk ve hayvan sağlığı açısından insan dahil diğer memelileri de bulaş riski ile tehlikeye atıyor. Artan salgınlar, başta hayvan hakları ve etiği olmak üzere hayvanat bahçelerinin yaaklanıp kapatılması için pek çok sebepten biri olarak karşımıza çıkıyor.

Salgın toplu katliamları beraberinde getiriyor

İngiltere tarihinde yaşanan en yıkıcı kuş gribinden etkilenen yalnızca penguenler değil. Geçen ay Birleşik Krallık’ta hindilerin yarısının hastalık salgınları nedeniyle ya öldüğü ya da katledildiği bildirildi. Bu, 600 binden fazla kuşa eşit, fakat aynı zamanda buzdağının görünen kısmı.

DEFRA, Ekim ayından bu yana çeşitli türlerden 2,3 milyondan fazla kuşun enfeksiyon veya önleyici amaçlarla öldürüldüğünü doğruladı. Ayrıca, 1 Ekim’den bu yana Birleşik Krallık’ta 140 doğrulanmış H5N1 kuş gribi vakası olduğunu da ortaya koydu.

Mevcut kuş gribi salgını, Birleşik Krallık tarihinin en kötüsü olarak biliniyor. İnsanlara bulaşma riski henüz düşük. Ancak Çin’de toplam 5 kişide virüs tespit edildi. Avrupa’da mesleki olarak kuşlarla temaslı kişilerde hastalığın ortaya çıkma ve bulaşma riski ise “düşük ila orta” seviyede değerlendirildi.

Avrupa geneline baktığımızda; Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi tarafından yayımlanan rapora göre, 2021-2022 verileri Avrupa kıtasında bugüne kadar görülen en büyük kuş gribi salgınının yaşandığını gösterdi. Portekiz’den Norveç’in kuzeyine ve Ukrayna’ya kadar tüm kıtada 37 ülkede kuş gribi vakaları görüldü. Kuş gribi salgını nedeniyle 2 bin 500’e yakın tavuk, ördek ve hindi, 47,7 milyon kuş ile 3 bin 500 yabani kuş öldürüldü.

Yaban hayat da zarar görüyor

Avrupa’nın kuzeybatı kıyılarında kuş gribi nedeniyle yüksek sayılarda deniz kuşu ölümleri kaydedildi. Özellikle Haziran-Ağustos 2022 döneminde yabani kuşlarda daha önce kaydedilmemiş sayılarda vaka tespit edildiği, bu nedenle evcil kuşlarda da vakaların arttığı belirtildi.

ABD’de ise, 2022’nin başından bu yana 46 eyalette 49 milyondan fazla kuş ya kuş gribi virüsü enfeksiyonu sonucu öldü ya da enfekte kuşlara maruz kalmaları nedeniyle öldürüldü. Bu sayı, 2015 yılında meydana gelen en büyük kuş gribi salgınından etkilenen 21 eyaletteki 50,5 milyon kuşa yaklaşmış durumda.

Şiddetli ölüm oranları ile kuş gribi, hem gıda amaçlı tutsak edilen tavuk, hindi ve ördek gibi hayvanların hem de yabani kuşların sağlığını büyük ölçüde etkiliyor. Çoğunlukla hastalığın vektörleri olarak kabul edilen, hatta nesli tükenmekte olan türler de dahil olmak üzere yabani kuşlar da kitleler halinde yaşamını yitirebiliyor.

Salgının yaban hayatı üzerindeki olumsuz sonuçları, potansiyel olarak ekosistemlerin biyolojik çeşitliliği üzerinde yıkıcı bir etkiye yol açabiliyor. Örneğin; Güney Afrika’da soyu tehlike altında olan bir penguen kolonisi Ağustos ortasından Ekim başına kadar yaklaşık 30 üyesini kuş gribi nedeniyle yitirdi. Bir kısmı hastalık sebebiyle ölürken, bazıları da önlem olarak öldürüldü.

2019’daki kuş gribi salgınında Namibia kıyılarındaki üç farklı adada yaşayan ve nesli tükenen 500 penguen de salgın sebebiyle hayatını kaybetmiş ve öldürülmüştü.

Uzmanlar yiyecek bulamamaktan habitat tahribatına ve okyanus ekosisteminin çöküşüne kadar farklı stres faktörlerine maruz kalan hayvanların, salgın sebebiyle yaşam sınırına itilebileceğinden endişe ediyor. Ayrıca kuş gribi tür bariyerini aşarak fare, gelincik, domuz, kaplan, kedi, köpek ve at gibi memelileri de enfekte edebiliyor.

Komşu Bulgaristan’da ve Asya’da da görüldü

Türkiye’de henüz kuş gribi salgını olduğuna dair herhangi bir resmi açıklama yapılmamış olmasına rağmen, komşu Bulgaristan’da salgının görülmesi hayvanlar ve insanlar için riskin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor.

Bulgaristan yetkilileri Ekim ayında, ülkenin güneyindeki bir endüstriyel yumurta çiftliğinde yaklaşık 19 bin tavuğun toplu halde öldürüleceğini açıklamıştı. Ulusal Gıda Güvenliği Ajansı da, bunun Haskovo şehri yakınlarındaki Krivo Pole köyündeki çiftlikte son üç yılda üçüncü salgın olduğunu bildirdi.

Kuş gribi genellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde görülüyor. Ancak son salgın yaz mevsimi boyunca da sürdü. Avrupa Gıda Güvenliği Ajansı (EFSA), Ekim ayında yaptığı açıklamada hastalığın yaz mevsiminde görülmeye devam etmesinin gelecek sezonlarda yayılması riskini artırdığını söylemişti.

Salgın Asya’da da yayılıyor. Kuş gribinin bu sene yeniden görüldüğü Güney Kore’de Kasım’da Seul yakınında 155 bin kuşun yetiştirildiği bir çiftlikte kuş gribine rastlandığı bildirilmiş, bölge karantina altına alındıktan sonra hayvanlarının tamamının öldürüleceği açıklanmıştı.

Çiftlik çalışanları ve avcılar bulaştırma riski taşıyor

Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’ne (WOAH – OIE) göre kuş gribinin yayılmasına neden olan başlıca faktörler sırasıyla küreselleşme ve uluslararası hayvan ticareti, hayvancılık ve hayvan yetiştiriciliği, canlı hayvan pazarları ve yabani kuş göçleri.

Kuşlarda AI virüsleri dışkı ve solunum salgılarıyla saçılıyor. Özellikle dışkı veya virüsle kontamine olmuş besin ve su yoluyla, enfekte kuşların salgılarıyla doğrudan temas yoluyla yayılabiliyor. AI virüsleri, düşük sıcaklıklarda uzun süre hayatta kalma yetenekleri ve dirençli doğaları nedeniyle çiftlik ekipmanları aracılığıyla taşınabilir ve çiftlikten çiftliğe kolayca yayılabilir.

Özellikle çiftliklerde hayvanlarla yakın temas halinde çalışanlar ve avcılar, kuş gribine yakalanma ve bulaştırma riski en yüksek olan insan grubu arasında yer alıyor.

– SON –

Editöre not: Fotoğraf, telif gerektirmeyen görsel sitesi Unsplash’ten alınmıştır – Nikolina Mickovska / Unsplash

İletişim: Vegan Derneği Türkiye, Öykü Yağcı, 0534 892 7559, ​oyku.yagci@tvd.org.tr

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.





POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
ASTIMI KONTROL ALTINDA TUTMAK MÜMKÜN Tüm dünyada en sık görülen bulaşıcı olmayan kronik solunum hastalıklarından birisi olan astım, dünya çapında yaklaşık 300 milyon kişiyi etkiliyor. Oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığı astım hastalığında, çeşitli tetikleyicilere yanıt olarak gelişen ataklar yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Tetikleyici faktörlerden uzak durularak ve doktor kontrolünde reçete edilen ilaçların düzgün kullanımı sağlanarak atakların önlenebileceğini söyleyen Türkiye İş Bankası grup şirketlerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, astım hakkında detaylı bilgiler paylaştı. Bronş etrafındaki kasların enflamasyonu sonucu ortaya çıkan astım, sık geçirilen enfeksiyonlara ya da alerjiye bağlı olarak gelişebiliyor. Astımın oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığını dile getiren Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Astım oluşmasında aile öyküsü en önemli faktörlerden birisi olarak biliniyor. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25’ken, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda risk yüzde 50’leri buluyor. Aile öyküsünde astım olmadan da genetik bazı bozukluklara bağlı olarak astım gelişebiliyor. Ayrıca alerji, obezite, hava kirliliğine maruziyet, sigara kullanımı gibi çevresel faktörler de astım gelişiminde rol oynuyor. Nefes darlığı, öksürük, göğüste hırıltı, tıkanıklık ve sıkışma hissi gibi semptomlar astımın habercisi olarak biliniyor. Bu semptomlar aralıklı ve genellikle geceleri ya da egzersiz sırasında kötüleşiyor. Gece özellikle sabaha doğru olan şikayetler astımın habercisi oluyor. Astımın tanısı için, tüm şikayetlerin aynı anda görülmesi gerekmiyor. Sadece öksürük ile seyreden astım vakaları da olabiliyor” dedi. ASTIM TANISI KOYARKEN HASTA ÖYKÜSÜ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR Astım tanısının konulabilmesinde hasta öyküsünün büyük önem taşıdığını belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Kişinin yakınmaları, aile öyküsü ve eşlik eden hastalıkları göz önünde bulunduruluyor. Fizik muayenesinin yanı sıra bazı tanısal testlerin yapılması gerekiyor. En temel testler solunum fonksiyon testleri ve alerji testleri olarak biliniyor. Astımlı kişilerde aniden ilerleyen astım şikayetlerinin ortaya çıkması ve artması astım atağına neden oluyor. Nefes darlığının derecesi, kalp atım hızı, solunum sayısı, oksijen satürasyonu ile PEF ve FEV1 değerleri atağın şiddetini ortaya koyuyor. Genellikle astım atağında rol oynayan bir dış etken bulunuyor. Enfeksiyon, alerjen maruziyeti, malignite, enflamasyon, hava kirliliği ve benzeri durumlar atağa sebep olabiliyor” ifadelerinde bulundu. ASTIMI TETİKLEYEN FAKTÖRLER Tetikleyicilerin kişiden kişiye değişiklik gösterebildiğini söyleyen Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım atağına yol açabilen etkenleri sıraladı: 1) Ev tozu akarları, 2) Çimen, ağaç, 3) Küfler, 4) Kedi, köpek, kuş gibi hayvan tüyleri, 5) Viral, bakteriyel enfeksiyonlar, 6) Sigara dumanı, parfüm, saç spreyi, bazı sabunlar, 7) Sis, hava kirliliği, 8) Ortam değişikliği, 9) Ağır egzersiz, 10) Psikolojik faktörler, 11) Rutubetli hava, 12) Mesleki faktörler, ASTIM TEDAVİSİNDE İLAÇLAR ÜÇE AYRILIYOR Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım tedavisi ile ilgili şunları söyledi; “Astımda tam tedavi söz konusu olmasa da astımı kontrol altına alabilmek için biyolojik, fiziksel ve psikososyal çevrenin etkilerinin anlaşılması büyük önem taşıyor. Astım tedavisinin amacı, kişinin gününü yakınmasız geçirmesi ve hastalık ile ilişkili ortaya çıkacak gelecekteki risklerden korunması olarak ifade ediliyor. Bu nedenle astımlı hastaların tedavi edilebilmesinin temel taşını eğitim oluşturuyor. Astımın kontrol altına alınabilmesi için, hastalık ve tetikleyen faktörlerin iyi tanınması gerekiyor ve önerilen ilaçların düzenli kullanılması büyük önem taşıyor. Ayrıca doktor kontrollerinin de ihmal edilmemesi gerekiyor. Astımın temel tedavisinde genellikle inhaler steroid ilaçlar kullanılıyor, zaman zaman bronkodilatörler (bronş açıcı) ile kombine edilebiliyor. Ayrıca damar yoluyla ya da ağızdan alınan tabletlere de başvurulabiliyor. Tedavide hangi ilaç tercih edilirse edilsin, etkin bir sonuç alınabilmesi için ilaçların doğru alınması büyük önem taşıyor. İlaçlar bırakılır, düzensiz kullanılır ya da yanlış dozlarda alınırsa astım kontrol altında tutulamıyor. Bu nedenle tedavinin mutlaka göğüs hastalıkları uzmanının gözetiminde planlanması ve hasta-hekim iş birliğinin kurulması gerekiyor. Ayrıca astımda tedavi sürekli olmayabiliyor, dönemsel de olabiliyor. GINA kriterlerine göre astım tedavisine başlanılıyor, tedavi bitiriliyor ya da ilaç ayarlaması yapılıyor.” SİGARA KULLANIMI ASTIMI TETİKLİYOR Astımlıların pasif olarak sigaraya maruz kalmalarının dahi astım ataklarının sıklığını artırdığını ifade eden Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, “Sigara içiminin kesinlikle bırakılması gerekiyor. Sigara içen astımlılarda KOAH riski de çok daha yüksek oluyor. Ayrıca sigara, astım tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini azaltıyor. Gebeyken sigara içen ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalan annelerin bebeklerinde astım gelişme riski yüksek oluyor. Ayrıca çocukların sigara dumanına maruziyeti sonucunda akciğer gelişimi ve solunum fonksiyonları olumsuz etkileniyor, astım gelişme riski artıyor” dedi. ASTIM ATAKLARINDAN KORUNMA YOLLARI Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım ataklarından korunmanın yollarını sıralayarak sözlerini noktaladı: 1) Ev içi çevre kontrol önlemlerinin alınması 2) Ev içinde çamaşır kurutulmaması 3) Aktif ve pasif sigara içiminin önlenmesi 4) Evcil hayvan tüyüne alerjinin olması durumunda evde hayvan beslenmemesi 5) Saç spreyi, deodorant, kokulu deterjan & sabun, parfüm kullanılmaması 6) Evin düzenli olarak havalandırılması 7) Yatak odasında ev tozu akarları barındırabilecek eşyaların bulundurulmaması 8) Yaşanılan yerde nem oranın düşük tutulması 9) Bahçe işlerinden uzak durulması 10) Maske takılarak evde sık sık temizlik yapılması 11) Pamuklu ve yünlü eşyaların kullanımının bırakılması 12) Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde gerekli olmadıkça dışarıda vakit geçirilmemesi 13) Polen sezonu boyunca antialerjik ilaçların kullanılması 14) Soğuk ve kuru havaların yanı sıra kirli ve sisli havalarda egzersiz yapmaktan kaçınılması Bayındır Sağlık Grubu Hakkında: Bayındır Sağlık Grubu’nun temeli, 1992 yılında o zamanki adıyla Bayındır Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başlayan Bayındır Hastanesi’ne dayanmaktadır. İş Bankası grup şirketlerinden olan Bayındır Sağlık Grubu, kısa sürede sağlık alanında referans kurumlardan biri haline gelmeyi başarırken, bunda tam zamanlı çalışan deneyimli hekim kadrosunun yanı sıra, hedeflenen nitelikli hizmet anlayışını sağlamak için kurum tarafından özümsenen temel değerler de önemli rol oynamaktadır. Etik değerlere saygılı, kanıta dayalı tıp ve hasta odaklı hizmet anlayışına sahip Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi ile başlayan bu anlayışını kısa sürede Bayındır Kavaklıdere Hastanesi, Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi’nin yanı sıra, İstanbul’da Fenerbahçe, Beşiktaş, Şirinevler, İş Kule, Tuzla ve İzmir Alsancak olmak üzere 6 farklı lokasyonda bulunan Bayındır Diş Kliniklerinde de başarıyla uygulayarak, vermekte olduğu sağlık hizmetinin etki alanını genişletmiştir.
ASTIMI KONTROL ALTINDA TUTMAK MÜMKÜN Tüm dünyada en sık görülen bulaşıcı olmayan kronik solunum hastalıklarından birisi olan astım, dünya çapında yaklaşık 300 milyon kişiyi etkiliyor. Oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığı astım hastalığında, çeşitli tetikleyicilere yanıt olarak gelişen ataklar yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Tetikleyici faktörlerden uzak durularak ve doktor kontrolünde reçete edilen ilaçların düzgün kullanımı sağlanarak atakların önlenebileceğini söyleyen Türkiye İş Bankası grup şirketlerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, astım hakkında detaylı bilgiler paylaştı. Bronş etrafındaki kasların enflamasyonu sonucu ortaya çıkan astım, sık geçirilen enfeksiyonlara ya da alerjiye bağlı olarak gelişebiliyor. Astımın oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığını dile getiren Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Astım oluşmasında aile öyküsü en önemli faktörlerden birisi olarak biliniyor. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25’ken, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda risk yüzde 50’leri buluyor. Aile öyküsünde astım olmadan da genetik bazı bozukluklara bağlı olarak astım gelişebiliyor. Ayrıca alerji, obezite, hava kirliliğine maruziyet, sigara kullanımı gibi çevresel faktörler de astım gelişiminde rol oynuyor. Nefes darlığı, öksürük, göğüste hırıltı, tıkanıklık ve sıkışma hissi gibi semptomlar astımın habercisi olarak biliniyor. Bu semptomlar aralıklı ve genellikle geceleri ya da egzersiz sırasında kötüleşiyor. Gece özellikle sabaha doğru olan şikayetler astımın habercisi oluyor. Astımın tanısı için, tüm şikayetlerin aynı anda görülmesi gerekmiyor. Sadece öksürük ile seyreden astım vakaları da olabiliyor” dedi. ASTIM TANISI KOYARKEN HASTA ÖYKÜSÜ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR Astım tanısının konulabilmesinde hasta öyküsünün büyük önem taşıdığını belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Kişinin yakınmaları, aile öyküsü ve eşlik eden hastalıkları göz önünde bulunduruluyor. Fizik muayenesinin yanı sıra bazı tanısal testlerin yapılması gerekiyor. En temel testler solunum fonksiyon testleri ve alerji testleri olarak biliniyor. Astımlı kişilerde aniden ilerleyen astım şikayetlerinin ortaya çıkması ve artması astım atağına neden oluyor. Nefes darlığının derecesi, kalp atım hızı, solunum sayısı, oksijen satürasyonu ile PEF ve FEV1 değerleri atağın şiddetini ortaya koyuyor. Genellikle astım atağında rol oynayan bir dış etken bulunuyor. Enfeksiyon, alerjen maruziyeti, malignite, enflamasyon, hava kirliliği ve benzeri durumlar atağa sebep olabiliyor” ifadelerinde bulundu. ASTIMI TETİKLEYEN FAKTÖRLER Tetikleyicilerin kişiden kişiye değişiklik gösterebildiğini söyleyen Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım atağına yol açabilen etkenleri sıraladı: 1) Ev tozu akarları, 2) Çimen, ağaç, 3) Küfler, 4) Kedi, köpek, kuş gibi hayvan tüyleri, 5) Viral, bakteriyel enfeksiyonlar, 6) Sigara dumanı, parfüm, saç spreyi, bazı sabunlar, 7) Sis, hava kirliliği, 8) Ortam değişikliği, 9) Ağır egzersiz, 10) Psikolojik faktörler, 11) Rutubetli hava, 12) Mesleki faktörler, ASTIM TEDAVİSİNDE İLAÇLAR ÜÇE AYRILIYOR Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım tedavisi ile ilgili şunları söyledi; “Astımda tam tedavi söz konusu olmasa da astımı kontrol altına alabilmek için biyolojik, fiziksel ve psikososyal çevrenin etkilerinin anlaşılması büyük önem taşıyor. Astım tedavisinin amacı, kişinin gününü yakınmasız geçirmesi ve hastalık ile ilişkili ortaya çıkacak gelecekteki risklerden korunması olarak ifade ediliyor. Bu nedenle astımlı hastaların tedavi edilebilmesinin temel taşını eğitim oluşturuyor. Astımın kontrol altına alınabilmesi için, hastalık ve tetikleyen faktörlerin iyi tanınması gerekiyor ve önerilen ilaçların düzenli kullanılması büyük önem taşıyor. Ayrıca doktor kontrollerinin de ihmal edilmemesi gerekiyor. Astımın temel tedavisinde genellikle inhaler steroid ilaçlar kullanılıyor, zaman zaman bronkodilatörler (bronş açıcı) ile kombine edilebiliyor. Ayrıca damar yoluyla ya da ağızdan alınan tabletlere de başvurulabiliyor. Tedavide hangi ilaç tercih edilirse edilsin, etkin bir sonuç alınabilmesi için ilaçların doğru alınması büyük önem taşıyor. İlaçlar bırakılır, düzensiz kullanılır ya da yanlış dozlarda alınırsa astım kontrol altında tutulamıyor. Bu nedenle tedavinin mutlaka göğüs hastalıkları uzmanının gözetiminde planlanması ve hasta-hekim iş birliğinin kurulması gerekiyor. Ayrıca astımda tedavi sürekli olmayabiliyor, dönemsel de olabiliyor. GINA kriterlerine göre astım tedavisine başlanılıyor, tedavi bitiriliyor ya da ilaç ayarlaması yapılıyor.” SİGARA KULLANIMI ASTIMI TETİKLİYOR Astımlıların pasif olarak sigaraya maruz kalmalarının dahi astım ataklarının sıklığını artırdığını ifade eden Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, “Sigara içiminin kesinlikle bırakılması gerekiyor. Sigara içen astımlılarda KOAH riski de çok daha yüksek oluyor. Ayrıca sigara, astım tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini azaltıyor. Gebeyken sigara içen ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalan annelerin bebeklerinde astım gelişme riski yüksek oluyor. Ayrıca çocukların sigara dumanına maruziyeti sonucunda akciğer gelişimi ve solunum fonksiyonları olumsuz etkileniyor, astım gelişme riski artıyor” dedi. ASTIM ATAKLARINDAN KORUNMA YOLLARI Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım ataklarından korunmanın yollarını sıralayarak sözlerini noktaladı: 1) Ev içi çevre kontrol önlemlerinin alınması 2) Ev içinde çamaşır kurutulmaması 3) Aktif ve pasif sigara içiminin önlenmesi 4) Evcil hayvan tüyüne alerjinin olması durumunda evde hayvan beslenmemesi 5) Saç spreyi, deodorant, kokulu deterjan & sabun, parfüm kullanılmaması 6) Evin düzenli olarak havalandırılması 7) Yatak odasında ev tozu akarları barındırabilecek eşyaların bulundurulmaması 8) Yaşanılan yerde nem oranın düşük tutulması 9) Bahçe işlerinden uzak durulması 10) Maske takılarak evde sık sık temizlik yapılması 11) Pamuklu ve yünlü eşyaların kullanımının bırakılması 12) Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde gerekli olmadıkça dışarıda vakit geçirilmemesi 13) Polen sezonu boyunca antialerjik ilaçların kullanılması 14) Soğuk ve kuru havaların yanı sıra kirli ve sisli havalarda egzersiz yapmaktan kaçınılması Bayındır Sağlık Grubu Hakkında: Bayındır Sağlık Grubu’nun temeli, 1992 yılında o zamanki adıyla Bayındır Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başlayan Bayındır Hastanesi’ne dayanmaktadır. İş Bankası grup şirketlerinden olan Bayındır Sağlık Grubu, kısa sürede sağlık alanında referans kurumlardan biri haline gelmeyi başarırken, bunda tam zamanlı çalışan deneyimli hekim kadrosunun yanı sıra, hedeflenen nitelikli hizmet anlayışını sağlamak için kurum tarafından özümsenen temel değerler de önemli rol oynamaktadır. Etik değerlere saygılı, kanıta dayalı tıp ve hasta odaklı hizmet anlayışına sahip Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi ile başlayan bu anlayışını kısa sürede Bayındır Kavaklıdere Hastanesi, Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi’nin yanı sıra, İstanbul’da Fenerbahçe, Beşiktaş, Şirinevler, İş Kule, Tuzla ve İzmir Alsancak olmak üzere 6 farklı lokasyonda bulunan Bayındır Diş Kliniklerinde de başarıyla uygulayarak, vermekte olduğu sağlık hizmetinin etki alanını genişletmiştir.
SON DAKİKA