SON DAKİKA

Keşan Haber
Keşan Gardenya Çiçekçilik
ASTIMI KONTROL ALTINDA TUTMAK MÜMKÜN Tüm dünyada en sık görülen bulaşıcı olmayan kronik solunum hastalıklarından birisi olan astım, dünya çapında yaklaşık 300 milyon kişiyi etkiliyor. Oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığı astım hastalığında, çeşitli tetikleyicilere yanıt olarak gelişen ataklar yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Tetikleyici faktörlerden uzak durularak ve doktor kontrolünde reçete edilen ilaçların düzgün kullanımı sağlanarak atakların önlenebileceğini söyleyen Türkiye İş Bankası grup şirketlerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, astım hakkında detaylı bilgiler paylaştı. Bronş etrafındaki kasların enflamasyonu sonucu ortaya çıkan astım, sık geçirilen enfeksiyonlara ya da alerjiye bağlı olarak gelişebiliyor. Astımın oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığını dile getiren Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Astım oluşmasında aile öyküsü en önemli faktörlerden birisi olarak biliniyor. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25’ken, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda risk yüzde 50’leri buluyor. Aile öyküsünde astım olmadan da genetik bazı bozukluklara bağlı olarak astım gelişebiliyor. Ayrıca alerji, obezite, hava kirliliğine maruziyet, sigara kullanımı gibi çevresel faktörler de astım gelişiminde rol oynuyor. Nefes darlığı, öksürük, göğüste hırıltı, tıkanıklık ve sıkışma hissi gibi semptomlar astımın habercisi olarak biliniyor. Bu semptomlar aralıklı ve genellikle geceleri ya da egzersiz sırasında kötüleşiyor. Gece özellikle sabaha doğru olan şikayetler astımın habercisi oluyor. Astımın tanısı için, tüm şikayetlerin aynı anda görülmesi gerekmiyor. Sadece öksürük ile seyreden astım vakaları da olabiliyor” dedi. ASTIM TANISI KOYARKEN HASTA ÖYKÜSÜ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR Astım tanısının konulabilmesinde hasta öyküsünün büyük önem taşıdığını belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Kişinin yakınmaları, aile öyküsü ve eşlik eden hastalıkları göz önünde bulunduruluyor. Fizik muayenesinin yanı sıra bazı tanısal testlerin yapılması gerekiyor. En temel testler solunum fonksiyon testleri ve alerji testleri olarak biliniyor. Astımlı kişilerde aniden ilerleyen astım şikayetlerinin ortaya çıkması ve artması astım atağına neden oluyor. Nefes darlığının derecesi, kalp atım hızı, solunum sayısı, oksijen satürasyonu ile PEF ve FEV1 değerleri atağın şiddetini ortaya koyuyor. Genellikle astım atağında rol oynayan bir dış etken bulunuyor. Enfeksiyon, alerjen maruziyeti, malignite, enflamasyon, hava kirliliği ve benzeri durumlar atağa sebep olabiliyor” ifadelerinde bulundu. ASTIMI TETİKLEYEN FAKTÖRLER Tetikleyicilerin kişiden kişiye değişiklik gösterebildiğini söyleyen Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım atağına yol açabilen etkenleri sıraladı: 1) Ev tozu akarları, 2) Çimen, ağaç, 3) Küfler, 4) Kedi, köpek, kuş gibi hayvan tüyleri, 5) Viral, bakteriyel enfeksiyonlar, 6) Sigara dumanı, parfüm, saç spreyi, bazı sabunlar, 7) Sis, hava kirliliği, 8) Ortam değişikliği, 9) Ağır egzersiz, 10) Psikolojik faktörler, 11) Rutubetli hava, 12) Mesleki faktörler, ASTIM TEDAVİSİNDE İLAÇLAR ÜÇE AYRILIYOR Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım tedavisi ile ilgili şunları söyledi; “Astımda tam tedavi söz konusu olmasa da astımı kontrol altına alabilmek için biyolojik, fiziksel ve psikososyal çevrenin etkilerinin anlaşılması büyük önem taşıyor. Astım tedavisinin amacı, kişinin gününü yakınmasız geçirmesi ve hastalık ile ilişkili ortaya çıkacak gelecekteki risklerden korunması olarak ifade ediliyor. Bu nedenle astımlı hastaların tedavi edilebilmesinin temel taşını eğitim oluşturuyor. Astımın kontrol altına alınabilmesi için, hastalık ve tetikleyen faktörlerin iyi tanınması gerekiyor ve önerilen ilaçların düzenli kullanılması büyük önem taşıyor. Ayrıca doktor kontrollerinin de ihmal edilmemesi gerekiyor. Astımın temel tedavisinde genellikle inhaler steroid ilaçlar kullanılıyor, zaman zaman bronkodilatörler (bronş açıcı) ile kombine edilebiliyor. Ayrıca damar yoluyla ya da ağızdan alınan tabletlere de başvurulabiliyor. Tedavide hangi ilaç tercih edilirse edilsin, etkin bir sonuç alınabilmesi için ilaçların doğru alınması büyük önem taşıyor. İlaçlar bırakılır, düzensiz kullanılır ya da yanlış dozlarda alınırsa astım kontrol altında tutulamıyor. Bu nedenle tedavinin mutlaka göğüs hastalıkları uzmanının gözetiminde planlanması ve hasta-hekim iş birliğinin kurulması gerekiyor. Ayrıca astımda tedavi sürekli olmayabiliyor, dönemsel de olabiliyor. GINA kriterlerine göre astım tedavisine başlanılıyor, tedavi bitiriliyor ya da ilaç ayarlaması yapılıyor.” SİGARA KULLANIMI ASTIMI TETİKLİYOR Astımlıların pasif olarak sigaraya maruz kalmalarının dahi astım ataklarının sıklığını artırdığını ifade eden Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, “Sigara içiminin kesinlikle bırakılması gerekiyor. Sigara içen astımlılarda KOAH riski de çok daha yüksek oluyor. Ayrıca sigara, astım tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini azaltıyor. Gebeyken sigara içen ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalan annelerin bebeklerinde astım gelişme riski yüksek oluyor. Ayrıca çocukların sigara dumanına maruziyeti sonucunda akciğer gelişimi ve solunum fonksiyonları olumsuz etkileniyor, astım gelişme riski artıyor” dedi. ASTIM ATAKLARINDAN KORUNMA YOLLARI Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım ataklarından korunmanın yollarını sıralayarak sözlerini noktaladı: 1) Ev içi çevre kontrol önlemlerinin alınması 2) Ev içinde çamaşır kurutulmaması 3) Aktif ve pasif sigara içiminin önlenmesi 4) Evcil hayvan tüyüne alerjinin olması durumunda evde hayvan beslenmemesi 5) Saç spreyi, deodorant, kokulu deterjan & sabun, parfüm kullanılmaması 6) Evin düzenli olarak havalandırılması 7) Yatak odasında ev tozu akarları barındırabilecek eşyaların bulundurulmaması 8) Yaşanılan yerde nem oranın düşük tutulması 9) Bahçe işlerinden uzak durulması 10) Maske takılarak evde sık sık temizlik yapılması 11) Pamuklu ve yünlü eşyaların kullanımının bırakılması 12) Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde gerekli olmadıkça dışarıda vakit geçirilmemesi 13) Polen sezonu boyunca antialerjik ilaçların kullanılması 14) Soğuk ve kuru havaların yanı sıra kirli ve sisli havalarda egzersiz yapmaktan kaçınılması Bayındır Sağlık Grubu Hakkında: Bayındır Sağlık Grubu’nun temeli, 1992 yılında o zamanki adıyla Bayındır Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başlayan Bayındır Hastanesi’ne dayanmaktadır. İş Bankası grup şirketlerinden olan Bayındır Sağlık Grubu, kısa sürede sağlık alanında referans kurumlardan biri haline gelmeyi başarırken, bunda tam zamanlı çalışan deneyimli hekim kadrosunun yanı sıra, hedeflenen nitelikli hizmet anlayışını sağlamak için kurum tarafından özümsenen temel değerler de önemli rol oynamaktadır. Etik değerlere saygılı, kanıta dayalı tıp ve hasta odaklı hizmet anlayışına sahip Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi ile başlayan bu anlayışını kısa sürede Bayındır Kavaklıdere Hastanesi, Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi’nin yanı sıra, İstanbul’da Fenerbahçe, Beşiktaş, Şirinevler, İş Kule, Tuzla ve İzmir Alsancak olmak üzere 6 farklı lokasyonda bulunan Bayındır Diş Kliniklerinde de başarıyla uygulayarak, vermekte olduğu sağlık hizmetinin etki alanını genişletmiştir.

Sağlık Haberleri

ASTIMI KONTROL ALTINDA TUTMAK MÜMKÜN Tüm dünyada en sık görülen bulaşıcı olmayan kronik solunum hastalıklarından birisi olan astım, dünya çapında yaklaşık 300 milyon kişiyi etkiliyor. Oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığı astım hastalığında, çeşitli tetikleyicilere yanıt olarak gelişen ataklar yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Tetikleyici faktörlerden uzak durularak ve doktor kontrolünde reçete edilen ilaçların düzgün kullanımı sağlanarak atakların önlenebileceğini söyleyen Türkiye İş Bankası grup şirketlerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, astım hakkında detaylı bilgiler paylaştı. Bronş etrafındaki kasların enflamasyonu sonucu ortaya çıkan astım, sık geçirilen enfeksiyonlara ya da alerjiye bağlı olarak gelişebiliyor. Astımın oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığını dile getiren Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Astım oluşmasında aile öyküsü en önemli faktörlerden birisi olarak biliniyor. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25’ken, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda risk yüzde 50’leri buluyor. Aile öyküsünde astım olmadan da genetik bazı bozukluklara bağlı olarak astım gelişebiliyor. Ayrıca alerji, obezite, hava kirliliğine maruziyet, sigara kullanımı gibi çevresel faktörler de astım gelişiminde rol oynuyor. Nefes darlığı, öksürük, göğüste hırıltı, tıkanıklık ve sıkışma hissi gibi semptomlar astımın habercisi olarak biliniyor. Bu semptomlar aralıklı ve genellikle geceleri ya da egzersiz sırasında kötüleşiyor. Gece özellikle sabaha doğru olan şikayetler astımın habercisi oluyor. Astımın tanısı için, tüm şikayetlerin aynı anda görülmesi gerekmiyor. Sadece öksürük ile seyreden astım vakaları da olabiliyor” dedi. ASTIM TANISI KOYARKEN HASTA ÖYKÜSÜ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR Astım tanısının konulabilmesinde hasta öyküsünün büyük önem taşıdığını belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Kişinin yakınmaları, aile öyküsü ve eşlik eden hastalıkları göz önünde bulunduruluyor. Fizik muayenesinin yanı sıra bazı tanısal testlerin yapılması gerekiyor. En temel testler solunum fonksiyon testleri ve alerji testleri olarak biliniyor. Astımlı kişilerde aniden ilerleyen astım şikayetlerinin ortaya çıkması ve artması astım atağına neden oluyor. Nefes darlığının derecesi, kalp atım hızı, solunum sayısı, oksijen satürasyonu ile PEF ve FEV1 değerleri atağın şiddetini ortaya koyuyor. Genellikle astım atağında rol oynayan bir dış etken bulunuyor. Enfeksiyon, alerjen maruziyeti, malignite, enflamasyon, hava kirliliği ve benzeri durumlar atağa sebep olabiliyor” ifadelerinde bulundu. ASTIMI TETİKLEYEN FAKTÖRLER Tetikleyicilerin kişiden kişiye değişiklik gösterebildiğini söyleyen Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım atağına yol açabilen etkenleri sıraladı: 1) Ev tozu akarları, 2) Çimen, ağaç, 3) Küfler, 4) Kedi, köpek, kuş gibi hayvan tüyleri, 5) Viral, bakteriyel enfeksiyonlar, 6) Sigara dumanı, parfüm, saç spreyi, bazı sabunlar, 7) Sis, hava kirliliği, 8) Ortam değişikliği, 9) Ağır egzersiz, 10) Psikolojik faktörler, 11) Rutubetli hava, 12) Mesleki faktörler, ASTIM TEDAVİSİNDE İLAÇLAR ÜÇE AYRILIYOR Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım tedavisi ile ilgili şunları söyledi; “Astımda tam tedavi söz konusu olmasa da astımı kontrol altına alabilmek için biyolojik, fiziksel ve psikososyal çevrenin etkilerinin anlaşılması büyük önem taşıyor. Astım tedavisinin amacı, kişinin gününü yakınmasız geçirmesi ve hastalık ile ilişkili ortaya çıkacak gelecekteki risklerden korunması olarak ifade ediliyor. Bu nedenle astımlı hastaların tedavi edilebilmesinin temel taşını eğitim oluşturuyor. Astımın kontrol altına alınabilmesi için, hastalık ve tetikleyen faktörlerin iyi tanınması gerekiyor ve önerilen ilaçların düzenli kullanılması büyük önem taşıyor. Ayrıca doktor kontrollerinin de ihmal edilmemesi gerekiyor. Astımın temel tedavisinde genellikle inhaler steroid ilaçlar kullanılıyor, zaman zaman bronkodilatörler (bronş açıcı) ile kombine edilebiliyor. Ayrıca damar yoluyla ya da ağızdan alınan tabletlere de başvurulabiliyor. Tedavide hangi ilaç tercih edilirse edilsin, etkin bir sonuç alınabilmesi için ilaçların doğru alınması büyük önem taşıyor. İlaçlar bırakılır, düzensiz kullanılır ya da yanlış dozlarda alınırsa astım kontrol altında tutulamıyor. Bu nedenle tedavinin mutlaka göğüs hastalıkları uzmanının gözetiminde planlanması ve hasta-hekim iş birliğinin kurulması gerekiyor. Ayrıca astımda tedavi sürekli olmayabiliyor, dönemsel de olabiliyor. GINA kriterlerine göre astım tedavisine başlanılıyor, tedavi bitiriliyor ya da ilaç ayarlaması yapılıyor.” SİGARA KULLANIMI ASTIMI TETİKLİYOR Astımlıların pasif olarak sigaraya maruz kalmalarının dahi astım ataklarının sıklığını artırdığını ifade eden Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, “Sigara içiminin kesinlikle bırakılması gerekiyor. Sigara içen astımlılarda KOAH riski de çok daha yüksek oluyor. Ayrıca sigara, astım tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini azaltıyor. Gebeyken sigara içen ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalan annelerin bebeklerinde astım gelişme riski yüksek oluyor. Ayrıca çocukların sigara dumanına maruziyeti sonucunda akciğer gelişimi ve solunum fonksiyonları olumsuz etkileniyor, astım gelişme riski artıyor” dedi. ASTIM ATAKLARINDAN KORUNMA YOLLARI Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım ataklarından korunmanın yollarını sıralayarak sözlerini noktaladı: 1) Ev içi çevre kontrol önlemlerinin alınması 2) Ev içinde çamaşır kurutulmaması 3) Aktif ve pasif sigara içiminin önlenmesi 4) Evcil hayvan tüyüne alerjinin olması durumunda evde hayvan beslenmemesi 5) Saç spreyi, deodorant, kokulu deterjan & sabun, parfüm kullanılmaması 6) Evin düzenli olarak havalandırılması 7) Yatak odasında ev tozu akarları barındırabilecek eşyaların bulundurulmaması 8) Yaşanılan yerde nem oranın düşük tutulması 9) Bahçe işlerinden uzak durulması 10) Maske takılarak evde sık sık temizlik yapılması 11) Pamuklu ve yünlü eşyaların kullanımının bırakılması 12) Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde gerekli olmadıkça dışarıda vakit geçirilmemesi 13) Polen sezonu boyunca antialerjik ilaçların kullanılması 14) Soğuk ve kuru havaların yanı sıra kirli ve sisli havalarda egzersiz yapmaktan kaçınılması Bayındır Sağlık Grubu Hakkında: Bayındır Sağlık Grubu’nun temeli, 1992 yılında o zamanki adıyla Bayındır Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başlayan Bayındır Hastanesi’ne dayanmaktadır. İş Bankası grup şirketlerinden olan Bayındır Sağlık Grubu, kısa sürede sağlık alanında referans kurumlardan biri haline gelmeyi başarırken, bunda tam zamanlı çalışan deneyimli hekim kadrosunun yanı sıra, hedeflenen nitelikli hizmet anlayışını sağlamak için kurum tarafından özümsenen temel değerler de önemli rol oynamaktadır. Etik değerlere saygılı, kanıta dayalı tıp ve hasta odaklı hizmet anlayışına sahip Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi ile başlayan bu anlayışını kısa sürede Bayındır Kavaklıdere Hastanesi, Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi’nin yanı sıra, İstanbul’da Fenerbahçe, Beşiktaş, Şirinevler, İş Kule, Tuzla ve İzmir Alsancak olmak üzere 6 farklı lokasyonda bulunan Bayındır Diş Kliniklerinde de başarıyla uygulayarak, vermekte olduğu sağlık hizmetinin etki alanını genişletmiştir.

Hava kirliliğinde bu gece de birinci olduk…!

Hava kirliliğinde bu gece de birinci olduk…!
Bu haber 16 Kasım 2016 - 22:11 'de eklendi ve 267 kez görüntülendi.

Hava kirliliğinde rakip tanımayan Keşan bu gece de Türkiye birincisi olmayı başardı…!

Türkiye haritasında ülkenin en kirli havası bu gece Keşan olarak görülüyor.

Hava da çok pis bir koku var.Dışarısı duman.

HAVA KALİTESİ İNDEKSİ

 

Modern yaşamın getirdiği şehirleşmenin bir sonucu olan hava kirliliği, yerel ve bölgesel olduğu kadar küresel ölçekte de etki alanına sahiptir. Hava kirliliğinin insan sağlığına önemli etkileri olması sebebiyle, hava kalitesi konusuna tüm dünyada büyük önem verilmektedir. Hava kirliliği problemlerini çözmek ve strateji belirlemek için, bilimsel topluluk ve ilgili otoritenin her ikisi de atmosferik kirletici konsantrasyonlarını izlemek ve analiz etmek konusuna odaklanmışlardır (Kyrkilis vd., 2007). Otoritelerin hava kalitesinin korunması ve iyileştirilmesi konusunda sorumluluklarının yanı sıra, halk sağlığını doğrudan etki eden bir konu olması sebebiyle, kamuoyuna iletişim araçları vasıtasıyla hava kirliliği güncel bilgilerini sunması da sorumlulukları arasındadır. Ancak farklı kirleticilere ait ölçümleri anlamak bu konuda çalışan bir biliminsanı için mümkün olsa bile genel halk ve yerel otoriteler için oldukça zor olmaktadır. Bu sebeple, hava kirliliğinin/hava kalitesinin durumunu kamuoyuna açıklarken halkın kolayca anlayabileceği bir sınıflama sistemi kullanılmaktadır. Tüm dünyada yaygın olarak kullanılan, Hava Kalitesi İndeksi (HKİ) denilen bu sınıflama sistemi ile havadaki kirleticilerin konsantrasyonlarına göre hava kalitesini iyi, orta, kötü, tehlikeli vb. şeklinde derecelendirme yapılmaktadır. Dünyanın pek çok ülkesinde indeks hesaplanmasında kullanılan yöntem ve kriterler, kendi ülkelerinde uygulanan hava kalitesi standartlarına uygun şekilde oluşturulmuştur.

 

Bir ulusun hava kalitesinin iyileştirilmesi konusundaki başarısı, yerel ve ulusal hava kirliliği problemleri ve kirlilik azaltmadaki gelişmeler konusunda doğru ve iyi bilgilendirilmiş vatandaşların desteğine bağlıdır (Sharma vd., 2003a). Bir bölgedeki kirletici seviyelerini anlamak için uygun bir aracın geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu araç, vatandaşın hava kirliliği seviyesi hakkında doğru ve anlaşılabilir şekilde bilgi sağlarken, aynı zamanda ilgili otoritelerin toplum sağlığını korumak için önlem almaları konusunda kullanılabilir olmalıdır (Kyrkilis vd., 2007).

 

Bu amaçla, geliştirilen standart değerler, gerek uyarıcı ve anlaşılabilir olması gerekse de kullanımı açısından yaygın olarak bir indekse çevrilerek sunulabilmektedir. Belli bir bölgedeki hava kalitesinin karakterize edilmesi için ülkelerin kendi sınır değerlerine göre dönüştürdükleri ve kirlilik sınflandırılmasının yapıldığı bu indekse Hava Kalitesi İndeksi (HKİ) (Air Quality Index/AQI) adı verilmektedir. İndeks belirli kategorilerde farklı tanım ve renkler kullanılarak ifade edilmekte ve ölçümü yapılan her kirletici için ayrı ayrı düzenlenmektedir (Yavuz, 2010).

 

Ulusal Hava Kalitesi İndeksi, EPA Hava Kalitesi İndeksini ulusal mevzuatımız ve sınır değerlerimize uyarlayarak oluşturulmuştur. 5 temel kirletici için hava kalitesi indeksi hesaplanmaktadır. Bunlar;  partikül maddeler (PM10), karbon monoksit (CO), kükürt dioksit (SO2), azot dioksit (NO2) ve ozon (O3) dur.

 

Tablo 1: EPA Hava Kalitesi İndeksi

Hava Kalitesi İndeksi
(AQI) Değerler
Sağlık Endişe SeviyeleriRenklerAnlamı
Hava Kalitesi İndeksi bu aralıkta olduğunda....hava kalitesi koşulları....bu renkler ile sembolize edilir....ve renkler bu anlama gelir.
0 – 50İyiYeşilHava kalitesi memnun edici ve hava kirliliği az riskli veya hiç risk teşkil etmiyor.
51 – 100OrtaSarıHava kalitesi uygun fakat alışılmadık şekilde hava kirliliğine hassas olan çok az sayıdaki insanlar için bazı kirleticiler açısından orta düzeyde sağlık endişesi oluşabilir.
101- 150Hassas TuruncuHassas gruplar için sağlık etkileri oluşabilir. Genel olarak kamunun etkilenmesi olası değildir.
151 – 200SağlıksızKırmızıHerkes sağlık etkileri yaşamaya başlayabilir, hassas gruplar için ciddi sağlık etkileri söz konusu olabilir.
201 – 300KötüMorSağlık açısından acil durum oluşturabilir. Nüfusun tamamının etkilenme olasılığı yüksektir.
301 – 500TehlikeliKahverengiSağlık alarmı: Herkes daha ciddi sağlık etkileri ile karşılaşabilir.

 

 

Tablo 2: Ulusal Hava Kalitesi İndeksi Kesme Noktaları

İndeks HKİSO2 [µg/m³]NO2 [µg/m³]CO [µg/m³]O3 [µg/m³]PM10 [µg/m³]
1 Sa. Ort.1 Sa. Ort.8 Sa. Ort.8 Sa. Ort.24 Sa. Ort.
İyi0 – 500-1000-1000-55000-120L0-50
Orta51 – 100101-250101-2005501-10000121-16051-100L
Hassas101 – 150251-500L201-50010001-16000L161-180B101-260U
Sağlıksız151 – 200501-850U501-100016001-24000181-240U261-400U
Kötü201 – 300851-1100U1001-200024001-32000241-700401-520U
Tehlikeli301 – 500>1101>2001>32001>701>521

L: Limit Değer

B: Bilgi Eşiği

U: Uyarı Eşiği

 

Tablo 3: İndeks Hesaplanan Parametrelerin Sınır Değerleri

ParametreSO2 [µg/m³]NO2 [µg/m³]CO [µg/m³]O3 [µg/m³]PM10 [µg/m³]
1 Sa. Ort.1 Sa. Ort.8 Sa. Ort.8 Sa. Ort.24 Sa. Ort.
Ulusal Sınır Değer44028012.00012080
AB Üye Ülkeleri Sınır Değeri35020010.00012050

 

 

HAVA

Hava, etrafımızı saran gaz karışımıdır. İçinde yaşadığımız hava katmanına atmosfer denir. Temiz hava içerisinde yaklaşık olarak %78 azot, %21 oksijen ve %1 oranında da diğer gazlar, toz, su buharı gibi maddeler bulunmaktadır.
İnsanoğlunun yaşamını sürdürebilmesi için oksijene ihtiyacı vardır ve oksijeni solunum yoluyla havadan alır. Hava canlılar için vazgeçilmezdir ve havanın kirlenmesi canlıların sağlığını olumsuz etkilemektedir.

 

 

HAVA KİRLİLİĞİ

Günümüzde, her geçen gün artan çevre sorunlarının başında gelen hava kirliliği, geleceğin dünyasını ciddi bir şekilde tehdit etmekte, ekolojik tehlikelerle karşı karşıya bırakmaktadır. Dünya nüfusunun hızla artmasına paralel olarak, artan enerji kullanımı, endüstrinin gelişimi ve şehirleşmeyle ortaya çıkan hava kirliliği insan sağlığı ve diğer canlılar üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.

Hava kirliliği, havanın doğal bileşiminin çeşitli nedenlerle değişmesi, havada katı, sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan sağlığına, canlı hayatına, ekolojik dengeye ve eşyalara zararlı olabilecek derişim ve sürede bulunmasıdır.

Hava kirliliğine atmosfere yabancı maddelerin girişi sebep olmakla birlikte sıcaklık, basınç, yağış, rüzgar, nem ve güneş radyasyonu gibi meteorolojik faktörlerle, konum ve topografik yapı da etki etmektedir.  Plansız kentleşme ve yeşil alanların yeterli miktarda bulunmaması ve kullanılan yakıtlar da hava kirliliğini büyük ölçüde etki etmektedir. Hava kirliliği nedeniyle yerel, bölgesel ve küresel düzeyde sorunlar gözlenmektedir.

 

 

YEREL, BÖLGESEL VE KÜRESEL SORUNLAR 

İnsan sağlığının korunması ve yaşanabilir bir çevre için iyi bir hava kalitesine ihtiyaç duymaktayız. Özellikle son yıllarda gazete başlıklarında, insan aktivitelerinden kaynaklanan emisyonların hava kalitesine yansıyan tehlikeli etkilerini sıkça görmekteyiz. Örneğin;

 

  • Astım hastalığına yakalanan çocuk sayısında artış
  • Ozon tabakasında oluşan deliğin büyümesi
  • Asit yağmurları nedeniyle ormanların yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalınması
  • Ekstrem hava koşullarının oluşması

 

gibi. Bütün bu sorunlarla ilgili yerel, ulusal ve uluslar arası düzeylerde çalışmalar yapılmakta, ancak çok daha fazlasına ihtiyacımız var.

 

 

İklim Değişikliği

Dünya ikliminde doğal değişiklikler elbette olmaktadır. Ancak son yıllarda bu değişikliğe insan aktivitelerinin ciddi etkisi olduğu sonucu kabul görmektedir. Güneşten gelen radyasyonun dünya atmosferinde bulunan sera gazları tarafından tutulup dünyaya yeniden yansıtılmasıyla sera etkisi ortaya çıkmakta, insan aktiviteleri sonucu sera gazlarının miktarındaki artış bu etkiyi daha da arttırmakta ve “Küresel Isınma” sorunu ortaya çıkmaktadır. Yoğun fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma, ihtiyaçlarımız için dünya kaynaklarını yoğun kullanarak ortamı kirletmemiz nedeniyle dünyamız için durum kritikleşmektedir. Yağmur ormanları tahrip olmakta, buzullar erimekte ve çölleşme giderek artmaktadır. Bütün bunlar küresel ısınmanın sonuçları olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Ana Sebepleri:

  • Karbondioksit(CO2) enerji kullanımı, trafik, endüstriyel prosesler, ormanların yok olması,
  • Metan(CH4),  enerji üretimi ve kullanımı, tarımsal faaliyetler,
  • Azotoksitler(N2O), gübrelenmiş topraklar, biokütle yanması, fosil yakıtların yakılması,
  • Kloroflorokarbonlar( CFCs), endüstriyel aktiviteler, soğutma, aeresoller,
  • den kaynaklanır.

 

 

Ana Etkileri:

  • Deniz seviyesinde artış,
  • Sel, fırtına, kuraklık gibi extreme hava koşulları

 

 

Ozon Tabakasının Delinmesi

Ozon tabakası insanların hayatını sürdürebilmesi için önemli katmanlardan bir tanesidir. Ozon Bu tabaka, dünyayı zararlı ultraviyole radyasyondan korumaktadır. Özellikle CFC( kloro floro karbonlu gazlar) ozon tabakasını inceltmektedir. Ozon tabakası son 25 yıldır giderek incelmektedir. Antartika üzerindeki ozon tabakası ciddi derecede zarar görmüş olup delik giderek büyümektedir.

 

Ana Sebepleri:

  • Kloroflurokarbonlar (CFCs) ve hidroflorokarbonlar(HFCFs), soğutma, aeresol ve solventler
  • Metil bromide, tarım ve biokütle yanması,

dan kaynaklanır.

 

Ana Etkileri:

  • İnsanlarda cilt kanseri, göz rahatsızlıkları, bağışıklık sistemi bozuklukları,
  • Deniz ekosisteminde zarar

 

 

Asit Yağmurları

 

Günümüzde insanlar araçlarda ve ısınma amaçlı olarak yoğun şekilde fosil yakıtlar kullanmaktadırlar. Fosil yakıtlar, kömür linyit ve petrol ürünleri olarak sayılabilir. Fosil yakıtların aşırı kullanımı nedeniyle doğal denge bozulmaya başlamıştır. .atmosferdeki kükürtdioksit ve azot oksitlerin miktarının artması bu olaylar sonucu gerçekleşmektedir. Atmosferdeki su buharı ile birleşen bu kirleticiler asidik özelliktedir. Asit damlaları halinde yağış olarak yeryüzüne düşmelerine asit yağmurları denilmektedir. Asit yağmurları yoğun kirlilik olan bölgelerde canlı ve cansız hayata zarar verebildiği gibi, rüzgar gibi etkenlerle taşınarak daha uzak bölgelere de zarar verebilir.

 

 

Ana Sebepleri:

 

  • Kükürtdioksit (SO2) ve Azotoksitler (NOx), fosil yakıtların yakılması,
  • Amonyak(NH3), tarım

dan kaynaklanır.

 

Ana Etkileri:

 

  • Balık ve bitki ölümleri,
  • Binaların aşındırıcı etki ile zarar görmesine neden olur
  • Ağır metal ve nitrat benzeri kirleticiler, kolaylıkla yer altı sularına yayılırlar.

 

 

 

HAVA KİRLİLİĞİ KAYNAKLARI

Hava kirliliği kaynaklarına göre 2’ye ayrılır:

 

Doğal Kaynaklar

Doğada gerçekleşen bazı doğal olaylar sonucu havayı kirleten maddeler ortaya çıkabilmektedir. Bu yolla ortaya çıkan kirleticiler atmosferde uzun süre kalmazlar, Bu olaylar,

  • Yanardağ faaliyetleri
  • Orman yangınları
  • Çöl tozları
  • Açık arazideki hayvan türlerinin ve bitki örtüsünün bozulması

 

Yapay Kaynaklar

İnsanoğlunun yaptığı faaliyetler nedeniyle doğanın dengesi olumsuz etkilenmektedir. Hava kirliliğinde, suni kaynaklardan meydan gelen kirlilik daha önemlidir. Çünkü günümüzde insanları en çok ilgilendiren, özellikle büyük yerleşim merkezleri ve sanayi alanlarındaki hava kirliliğidir. Bu kirlilikte daha çok insan faaliyetleri sonucu meydana gelir. Bu kaynaklar şöyle sıralanabilir:

  • Isınma
  • Ulaşım
  • Sanayi

İnsan kaynaklı faaliyetlerden oluşan bu kirlilik, bulunan bölgenin endüstriyel gelişimi, nüfusu, şehirleşme durumu gibi faktörlere bağlı olarak değişim gösterir. Meteorolojik faktörler, konum ve topağrafik yapı, plansız kentleşme ve yeşil alanların yeterli miktarda bulunmaması ve kullanılan yakıtların kalitesi yapay kaynaklardan oluşan kirliliği etkileyen faktörlerdir.

Isınma Kaynaklı Hava Kirliliği:

Ateş, bulunmasından itibaren insanlık için önemli ihtiyaçlardan biri olmuştur. Özellikle ısınma amaçlı olarak yoğun şekilde kullanılmıştır. Bugün, kış aylarında ısınma amaçlı olarak evlerde, okullarda ve işyerlerinde soba ve kalorifer yakmaktayız. Soba ve kaloriferlerde yakıt olarak, odun, kömür, fuel-oil ve doğalgaz kullanılmaktadır. Bu yakıtların soba ve kaloriferlerde yakılmasıyla bacalardan çıkan karbonmonoksit(CO), kükürtdioksit(SO2), azot oksitler(NOx) ve partikül maddeler havayı kirletmektedir.

 

Toplum olarak hem ısınmak hem de havayı kirletmemek zorundayız. Isınmadan kaynaklanan hava kirliliğini azaltmak veya önlemek için neler yapmalıyız:

 

  • Yakıt tüketimi azaltılmalı,
  • Temiz enerji kaynakları ve kaliteli yakıtlar kullanılmalı,
  • Yakıtlar soba ve kaloriferlerde tekniğine uygun yakılmalı,
  • Binalarda ve evlerde ısı yalıtımına gidilmeli,
  • Kalorifer ve soba bacaları her sezon başında mutlaka temizlenmeli.

 

Ulaşım Kaynaklı Hava Kirliliği:

Kentlerde ısınmadan kaynaklanan kirlilik kadar, nüfus artışı ve gelir düzeyinin yükselmesine paralel olarak artan motorlu taşıtların neden olduğu zararlı egzoz gazları da önlem alınması gereken önemli bir hava kirliliği sorunu olarak ortaya çıkmaktadır. Benzinli ve dizel taşıtların çıkardığı egzoz gazlarında bulunan zararlı maddelerin, özellikle nüfus ve trafiğin yoğun olduğu büyük kent merkezlerinde çevreye verdiği zararlar çok daha fazla olmaktadır. Taşıtlardan kaynaklanan kirleticiler: Karbon monoksit(CO), azot oksitler(NOx), hidrokarbonlar(HC) ve kurşundur(Pb).

 

Taşıtların kirletici etkilerini önlemek veya azaltmak için neler yapmalıyız:

 

  • Egzoz gazı emisyon ölçümü zamanında yapılmalı,
  • Araçların bakım ve onarımları zamanında yapılmalı,
  • Temiz yakıt kullanılmalı,
  • Araçların muayeneleri periyodik olarak yapılmalı,
  • Araç kapasitelerinin üzerinde yolcu ve yük taşınmamalı,
  • Benzinli taşıtlarda katalitik konvertör takılmalı,
  • Toplu taşımaya önem verilmeli

 

Endüstri Kaynaklı Hava Kirliliği:

Kalkınmanın ana sektörlerinden biri olan sanayi ile çok yönlü ve birbirini etkileyen bir ilişki olup, bu etkileşimin yarattığı olumlu sonuçlar yanında, çevre koruma açısından önlemler alınmadığı ve uygun teknolojiler kullanılmadığı takdirde çevre üzerinde olumsuz sonuçlar doğuran kirlilik sorunu ortaya çıkmakta, giderek kaynakların tahribine, çevrenin hızla kirlenmesine ve sanayi sektöründen beklenen yararların giderek azalmasına neden olmaktadır.

 

Sanayi kaynaklı hava kirliliği önlemek veya azaltmak için neler yapmalıyız:

 

  • Temiz yakıt ve hammadde kullanımı,
  • Kirliliği kaynağında yok edecek teknolojilerin kullanılması,
  • Tesislerin yakma ünitelerinde vasıflı yakıtların kullanılması,
  • Yeterli yükseklikte bacaların inşası ve bacalarda filtre kullanılması,
  • Arıtma tesislerinin kurulması,
  • Atıkların değerlendirilmesi, düzenli ve sağlıklı boşaltılması,
  • Tesisler mümkün olduğu kadar yerleşim yerlerinin dışına yapılmalı,
  • Personele çevre konusunda eğitimler verilmeli,

 

 

KİRLETİCİ PARAMETRELER VE SAĞLIK ETKİLERİ

 

Özellikle yapay kaynaklardan dış ortama verilen kirleticilerin yıllık miktarları, birkaç yüz tondan milyonlarca tona kadar ulaşmaktadır. Bunlar oluştukları alan ve miktarlarına bağlı olarak, değişen ölçülerde etki meydana getirirler.

 

Havaya karışan kirleticilerin insanlarca solunması( doğrudan maruziyet), havadan toprak, bitki, hayvan ve diğer çevresel ortamlara geçerek biriken kirleticilerin içme suyu ve besin zincirine karışmaları(dolaylı maruziyet) ile vücuda giren kimyasalların birikimi ve emilimi sonucunda meydana gelen olumsuz sağlık etkileri hava kirliliğinin en önemli sonucudur.

 

Özellikle şehirlerde ısınma, trafik ve sanayiden kaynaklanan hava kirliliğinin son yıllarda artmasıyla sağlık problemlerinde de artış görülmektedir.

 

 

Kirletici parametreler ve sağlık etkileri:

 

KirleticiAna KaynağıSağlık Etkisi
KükürtdioksitFosil yakıt yanmasıSolunum yolu hastalıkları
AzotoksitlerTaşıt emisyonları, Yüksek sıcaklıkta yakma prosesleriGöz ve solunum yolu hastalıkları, asit yağmurları
Partikül MaddeSanayi, yakıt yanması, tarım ve ikincil kimyasal reaksiyonlarKanser, kalp problemleri, solunum yolu hastalıkları, bebek ölüm oranlarında artış
KarbonmonoksitEksik yanma ürünü, taşıt emisyonlarıKandaki hemoglobin ile birleşerek oksijen taşınma kapasitesinde azalma, ölüm
OzonTrafikten kaynaklanan azot oksitler ve uçucu organik bileşiklerin(VOC) güneş ışığıyla değişimiSolunum sistemi problemleri, göz ve burunda iritasyon, astım, vücut direncinde azalma

 

 

 

HAVA KALİTESİNİN İZLENMESİ

Hızlı nüfus artışı ve sanayileşmenin beraberinde getirdiği en önemli çevre sorunlarından bir tanesi de hava kirliliğidir.

 

Ülkemizde hava kirliliği genel olarak ısınma, sanayi ve motorlu taşıtlardan kaynaklanmaktadır. Bunların yanında büyük şehirlerimizde çarpık kentleşme, şehirlerin topoğrafik yapısı, atmosferik şartlar (inversiyon) ve meteorolojik parametreler (rüzgar hızı vb.), bina ve nüfus yoğunluğu gibi etkenler de özellikle kış sezonunda kirliliğin artmasına katkıda bulunmaktadır.

 

Sınır değerlerin üzerinde konsantrasyona sahip olan kirleticilerin, insanlar (üst solunum yolları vb.) ve çevre üzerinde olumsuz etkileri vardır. Bu kirleticilerden insanların olumsuz yönde etkilenmemesi için en kısa sürede kirlilik seviyesinin bilinerek eyleme geçilmesi gereklidir.

 

Hava kalitesinin doğru bir şekilde belirlenmesi önemlidir!

 

  • Çevre Mevzuatı kapsamında, hava kalitesinin korunması ve yönetimi,
  • İnsanların sağlıklı bir çevrede yaşayabilmesi için hangi tedbirlerin alınması gerektiği,
  • Halkın hava kalitesi hakkında bilgilendirilmesi,
  • Avrupa Birliği Hava Kalitesi Direktiflerinde belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilebilmesi,
  • Sorunu çözmek için nedenlerini ve kaynağını bilmek gerekir;
  • Sağlıklı çözümler üretebilmek için sağlıklı ölçümler yapmak gerekir;

 

 

Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı

Hava kirliliğinin doğru bir şekilde ölçülmesi, tüm illerimizde hava kirliliği politikaları oluşturulması ve bu politikalar çerçevesinde illerin hava kalitesinin bir önceki yılın değerlerinden daha iyi durumlara getirilebilmesi amacıyla, Bakanlığımız tarafından 2005-2007 yılları arasında 81 ilde hava kalitesi ölçüm istasyonları kurulmuştur. Bakanlığımız tarafından kurulan bu istasyonlara ek olarak, çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından kurulan istasyonların Bakanlığımıza devri ve 2014 ve 2015 yıllarında kurulan 20 yeni istasyon ile Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı toplamda 195 sabit ve 4 adet mobil istasyona genişletilmiştir. Bakanlığımıza ait olan 4 adet mobil hava kalitesi ölçüm aracı da sisteme entegre durumda olup, kirlilik problemi yaşanan bölgelere sevk edilmekte ve belli bir süre ölçüm yapılmak koşuluyla mevcut hava kalitesi durumunun raporlanması amacıyla kullanılmaktadır.

 

Türkiye genelinde İstanbul, Samsun, Erzurum, İzmir, Adana, Konya, Ankara, Diyarbakır merkez olmak üzere 8 Temiz Hava Merkezi kurulması ve 330 istasyon sayısına ulaşılması hedeflenmektedir.

 

Kurulan hava kirliliği ölçüm istasyonlarının hepsinde Kükürtdioksit (SO2) ve Partikül Madde (PM10) parametreleri bazılarında ek olarak Azotoksitler (NO, NO2, NOx), Karbonmonoksit (CO) ve Ozon (O3) da tam otomatik olarak ölçülmektedir.

 

Ölçüm istasyonlarında toplanan ölçüm verileri Bakanlığımıza ait özel bir ağ (VPN) üzerinden GSM Modemler aracılığıyla Bakanlığımız Çevre Referans Laboratuarı Veri İşletim Merkezine aktarılarak izlenmekte vewww.havaizleme.gov.tr adresinde eşzamanlı olarak yayınlanmaktadır.

 

Saatlik ortalamalar şeklinde istasyonlardan alınan veriler incelenerek doğrulama çalışmaları yapılmakta olup söz konusu verilerle aylık ve yıllık raporlar hazırlanarak yayınlanmaktadır.

 

Tam Otomatik Cihazlarla ölçüm yapmak önemlidir; çünkü:

  • Kirleticilerden insanların olumsuz yönde etkilenmemesi için en kısa sürede kirlilik seviyesinin bilinerek eyleme geçilmesi önem arz etmektedir.
  • Sağlıklı çözümler üretebilmek için sağlıklı ölçümler yapmak gerekir; bu da ancak tam otomatik cihazlarla, sürekli olarak hava kalitesinin izlenmesi ile mümkündür.

 

HAVA KİRLİLİĞİNİ AZALTMAK İÇİN TOPLUM OLARAK BİZE DÜŞEN GÖREVLER

  • Hava kirliliğinin önemli bir kısmı otomobillerden kaynaklanır. Toplu taşımayı tercih ederek daha az yakıt kullanılması,
  • Araçların bakımlarının zamanında yapılması,
  • Yürüme mesafesindeki yerlere yürüyerek ya da bisikletle ulaşımın tercih edilmesi,
  • Duraklama ve beklemelerde aracın çalıştırılmaması,
  • Kullanılmayan zamanlarda ışıklar ve elektrikli aletler kapatılarak enerji tasarrufu sağlanması,
  • Fosil yakıt kullanımından temiz enerji (rüzgar, jeotermal, güneş enerjisi) kullanımına geçilmesi,
  • Yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi,
  • Çevrenin önemi ve korunması ile ilgili eğitimler hazırlanarak kamuoyunun bilgilendirilmesi,

 

 

Tablo 4: Hava Kalitesi Sınır Değerleri

İnsan Sağlığı ve Ekosistemin Korunması İçin Hava Kalitesi Sınır Değerleri
Kirletici ParametrelerÖlçüm PeriyoduSınır DeğerlerUyum Takvimi
Ülkemizde Uygulanan

(2016 Yılı)

AB Üye Ülkelerde Uygulanan
Kükürtdioksit

SO2 (µg/m3)

Saatlik4403501.1.2019
Günlük200125
Uyarı Eşiği
(3 ardışık saat)
500500
Saatlik Aşım Sayısı24/Yıl
Günlük Aşım Sayısı3/Yıl
Yıllık (Ekosistem)20201.1.2014
Partikül Madde

PM10 (µg/m3)

Günlük80501.1.2019
Yıllık5240
Günlük Aşım Sayısı35/Yıl
Azotdioksit

NO2 (µg/m3)

Saatlik2802001.1.2024
Yıllık5240
Uyarı Eşiği
(3 ardışık saat)
400400
Saatlik Aşım Sayısı18/Yıl
Azotoksitler

NOx (µg/m3)

Yıllık (Ekosistem)30301.1.2014
Karbonmonoksit

CO (mg/m3)

8 saatlik Ortalama12101.1.2017
Ozon

O3 (µg/m3)

8 saatlik Ortalama1201201.1.2022
Bilgi Eşiği (saatlik)180
Uyarı Eşiği (saatlik)240
Benzen

C6H6 (µg/m3)

Yıllık1051.1.2021
Kurşun

Pb (µg/m3)

Yıllık0.80.51.1.2019
Arsenik

As (ng/m3)

Yıllık61.1.2020
Kadmiyum

Cd (ng/m3)

Yıllık52.1.2020
Nikel

Ni (ng/m3)

Yıllık203.1.2020
Benzoapiren B(a)p (ng/m3)Yıllık14.1.2020

 

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.





POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA