Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.
19:22 - Lüleburgaz Belediyesi’nden dopdolu yarıyıl etkinlikleri
17:52 - Kapalı Otoparklar Haricindeki Parkomat Alanları 3 Gün Ücretsiz Olacak
17:02 - Müze Keşan Sömestr Tatilinde Atölyeleri ile Bir Başka Güzel Olacak!
12:35 - İpsala’da kar yağışı hayatı etkiliyor.
22:42 - Önder Can Spor Kulübü Karatecileri göz doldurdu
17:29 - Belediye ekipleri, topyekun sahada
17:25 - GÜRBÜZ: “BU ÜCRET HALKIMIZI DAHA DA YOKSULLAŞTIRIR”
20:56 - Edirne U-18 ligi’nde Keşanspor rakibi Aşçıoğlu’nu 9-0 mağlup etti
22:09 - Keşanspor’da 4 yeni transfer
18:54 - Keşanspor’da komanda eğitimi…!
Bir 23 Nisan günü Bernard Shaw’ın dedikleri dikkatimi çekmişti, bunu sizlerle paylaşmıştım, hatırlanacaktır.
Shaw diyordu ki;
“Annem yalan söyledi… Dadım yalan söyledi… Öğretmenim yalan söyledi… Bana söylenenlerin tam tersi bir dünyada ne yapılabileceğini ben nereden bilebilirim ki? …”
*
Başyazarımız Feyzullah Aktan da şöyle diyor:
Bana “yalan söyleyen” herkese teşekkürler..
“Bana gerçeklerin gücünü öğrettiğiniz için…”
Beni “boşverenlere (önemsemeyenlere)” teşekkürler..
“Bana cesaret verdiğiniz için…”
Beni “terkedenlere” teşekkürler..
“Yenilere yer açtığınız için…”
Bana “ihanet edenlere” teşekkürler..
“Daha dikkatli olmamı sağladığınız için…”
“Huzurumu bozanlara” teşekkürler..
“Bana sükûneti öğrettiğiniz için…”
“Kalbimi kıranlara” teşekkürler..
“Acı çekerek olgunlaşmamı sağladığınız için…”
“Ama en çok da, ‘beni olduğum gibi sevenlere’, teşekkür ediyorum!”
“Ders niteliğindeki bu görüşleri” paylaştığı için, öğretmen ve yazar Namigar Başbuğoğlu’na da teşekkür ediyor, yazısının sonunda Feyzullah AKTAN…
* * *
Hangi öğretmenler odasından alınmış bilmiyorum ama o öğretmenlerin arasında elleri öpülesi eğitimcilerin olduğunda şüphe yok!
Sevgili öğretmenlerimiz şu sorunun yanıtını ararlar hep birlikte:
ÖĞRENCİLERİ NASIL HARCADIK?
İnternette de dolanan en çarpıcı yanıt;
“En iyi problem çözeni doktor yaptık, içinde insan sevgisi var mı diye bakmadık.
En iyi ezber yapanı hukukçu yaptık, kalbinde adalet duygusu var mı diye sormadık.
En iyi matematik bileni mühendis yaptık, kul hakkı korkusu var mı diye görmedik.
İşte bu yüzden;
Merhametli pek çok çocuk problem çözemediği için,
Adil pek çok çocuk ezber yapamadığı için,
Namuslu pek çok çocuk sınavda hata yaptığı için,
DOKTOR, HUKUKÇU, MÜHENDİS olamadı.
Paran kadar sağlık varsa,
Adamına göre hukuk varsa,
Çöküyor en yeni binalar…
İşte bu yüzden!”
* * *
18 yaşında gençlerimiz, günde 18 saat ders çalışırken yüreği boş kalıyor.
Hangi duygu ve düşünceler yüreğini ve aklını oyalıyor?
Hangi konuda zihninde merak uyanmış?
Bırakın sokağa çıkıp oynamayı, gazete, dergi bile okumaya zamanı yok!
Hatta sevmeye sevilmeye öyle uzak ki tek takıntısı ÖSYM, YGS, LYS …
Herhangi bir düşünce akımına ilgi duymak bir kenara, karşı bir düşünce üretmemiş.
Sadece ve sadece test çözüyor!
18 yaşında dünyayı yeni tanıyan bir gencin dünyasını dolduracak herhangi bir olgu onun hayatına girmemiş.
“Ve bu çocuk, Türkiye birincisidir.”
İstediği üniversiteye girecek, doktor, avukat, mühendis olabilecek.
İş bulup geçinebilecek, ne isterse olabilecek, ister bilim, ister sanat, ister edebiyat adamı…
Peki, soralım biz de İzzet Öğretmen gibi:
Hangi beyinle, hangi yürekle?
* * *
Sonuç; Namigar Öğretmen’le Feyzullah Öğretmen, Bernard Shaw’ın çözemediği “kendilerine söylenenlerin tam tersi bir dünyada ne yapılabileceği” sorunsalını, bir güzel çözmüşler!
Bütün mesele “nereye baktığımız” değil, sanırım “ne gördüğümüz” noktasında düğümleniyor olmalı.
Mecnun’a sormuşlar ya; “Senin bu övdüğün Leyla pek de güzel değilmiş.
Mecnun gülümsemiş; “Sen onu benim gözümle bir görsen…”