Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.
18:15 - ATIK İLAÇLAR GÜVENLE TOPLANIYOR!
17:35 - GÜNEKAB yılın son meclis toplantısını gerçekleştirdi
22:07 - CHP’den Edirne’nin İlk Kadın Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın’a Tam Destek!
01:11 - Keşan’da suya yüzde 40 zam…
00:40 - Keşan pazar günü karşılaşacağı Hendek maçına hazırlıklarını tamamladı.
23:27 - Keşan TSO Heyetinden Sırbistan ve Macaristan’a Sektörel Ticaret Gezisi
16:30 - MALKARA KENT KONSEYİ YÜRÜTME KURULU İLK TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
17:05 - CHP TEKİRDAĞ VEKİLİ AYGUN, ÇORLU ATATÜRK HAVALİMANI SIKINTISINI GÜNDEME GETİRDİ:
Keşan Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Yüksel Alioğlu… Batı Trakyalı bir göçmen olarak Keşan’a geldi.O günlerde sadece bir tanıdığı vardı Keşan’da,onu da 2 ay sonra kaybetti.Çok zor günler geçirdi.Bugün ise bir sivil toplum kuruluşunun üst noktasında. Herkes tarafından tanınıyor.Ama bu günlere gelmek o kadar da kolay olmadı.İşte hikayesi….
Yunanistan’da 1960 yılında Dedeağaç’ın Makri köyünde doğdu. 27 Yaşında göç etmeye karar verdi eşi ile birlikte Anavatan’a.Göç kararının kendisi için çok zor olduğu,buna o günkü siyasi baskıların neden olduğunu anlatıyor Alioğlu…
İnsanın bulunduğu topraklardan göç etmesinin kolay olmadığını anlatan Alioğlu,1987 yılında buna karar verdiğini göçlerin bir şekilde dünyada hala devam ettiğini vurguluyor.
Türk-Yunan sınırına o günün parası ile kaçakçılara 2 kişi için 50 bin Drahmi ödeyerek geldiğini ve Pazarkule’den sabah saatlerinde sınırı geçtiğini ve Türk Askeri’ne teslim olduklarını anlatan Alioğlu,kısa bir sorgunun ardından Edirne’de Kıyık Karakolu’nda bir süre misafir edildiklerini söyledi.
O sırada Türkiye’ye kendisinden önce gelen ve Keşan’da iş yapan amcasını arayarak haber verdiğini anlatan Alioğlu,kendisine Edirneli rahmetli Zogo Niyazi’nin de yardım ederek “Türkiye Cumhuriyeti Aday Vatandaşı”kimliği aldıklarını ve akabinde de eşi ile birlikte sevinç içinde Keşan’a geldiklerini vurguladı.
Keşan’a az bir para ile gelen Alioğlu, işinin inşaat işi olduğunu ve para kazanmanın yolunu aramaya başlamıştı.
Dekorasyon, boya,alçı ve kartonpiyer işine başlayan Alioğlu,kısa sürede yaptığı işlerle dikkati çektiğini söylüyor.
Bu sırada bir talihsizliği yaşadığını aktaran Alioğlu konuşmasına şöyle devam etti:”Geldiğimin 2’inci ayında amcam geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.Türkiye’de tek tanıdığım oydu ve onu da kaybetmiştim. Çok üzüldüm ve sıkıldım.Hani geri dönmek olsa dönecektim.Büyük bir sıkıntı içine girdim.Amcamın dertleri de bana kalmıştı. Çocukları küçüktü ve okula gidiyorlardı.Göçmen olmanın en zor tarafı da bayramlar. Birde Keşan’da henüz bir arkadaşım yoktu. Arkadaşsızlık kadar kötü bir şey yok. Kimseyi tanımıyorsun.”
RAHMETLİ PEYAMİ TOPÇU İLK İŞİ VERDİ…
Çok sıkıldığı bir sırada rahmetli Peyami Topçu ile tanıştığını aktaran Alioğlu,o günleri de de şöyle anlattı:”Peyami Topçu ilk işimi verdi ama ilk parayı onun sayesinde yan komşusu olan ziraat mühendisi Ziya bey’den aldım.İlk parayı da ondan aldım.Sonra da Peyami Topçu’^nun işini bitirdim. Bana tutunabilmem için ilk fırsatı tanıyan oldu. Allah gani gani rahmet eylesin.”
VERGİ KAYDIMI YAPTIRDIM…
Çalışmaya başladıktan sonra ikamet tezkeresi ile vergi dairesine giderek kaydını yaptırmak istediğini aktaran Alioğlu:”Vergi dairesindeki memur kimliğim olmadığı için kaydımı yapmak istemedi. Böyle bir durumla ilk defa karşılaştığı belliydi. Derdimi anlattım ve vergi kaydını biraz da zorla yaptırdım. Daha sonra da Bağ-Kur kaydımı da yaptırdım.Emekli bile oldum oradan.”
3 KİŞİLİK İŞİ TEK BAŞIMA YAPTIM…
Bu sırada yaptığı işle Keşan’da tanınmaya başlayan Alioğlu, bunu da çok çalışmasına borçlu olduğunu anlatarak şöyle devam etti:”Çok çalıştım. Gücümü esirgemedim. O sırada Peyami abinin sayesinde 16 dairelik bir iş aldım.Adama 3 kişi çalıştığımızı söyledim.Adam yanıma geldiğinde ve diğer arkadaşları sorduğunda “Yemeğe gittiler,çaya içmeye gittiler” diyordum. Yani gece gündüz demeden cansiperane çalışıyordum.Sabah erken gidip geç saatlere kadar çalıştım. Sonunda adam da anladı 3 kişilik çalıştığımı…Sonra ekip kurdum.2006 yılında da inşaat sektörüne girdim ve burada 100’e yakın daire yaptım.Yanımda da çalışanlar da arttı tabii.”
17 SENE SONRA İLK DEFA DOĞDUĞUM TOPRAKLARA GİDEBİLDİM..
Yıllar çabuk geçmişti. Yunanistan ile Türkiye arasında ilişkiler de gelişmişti.Yunanistan’a doğduğu topraklara gitmek istiyordu. Bunun için vize başvurusu yaptı.Kendisine sadece 4 günlük vize verildi ve yola koyuldu. Sonrasını da Alioğlu şöyle anlattı:”Vizeyi aldıktan sonra eşim ile birlikte İpsala Sınır Kapısı’ndan Yunanistan’a geçtik. Pasaportları sınır polisine verdiğim zaman çok heyecanlandım.Polis beklememi söyledi. Saatler geçti hala bir işlem yok.Herhalde geri gönderecekler dedim içimden. Hevesim iyice kırıldı.Oysa heyecanla sınıra gelmiştik.Tam 10 saat sonra giriş izni verildi. Hemen köyün yolunu tuttum ve yıllar sonra ailenin fertleri ile 4 gün hasret giderdim. Sonraki vize başvurularımda sorun yaşamadım. Şu anda da Yunanistan doğumlulara 3 yıl vize veriyorlar. Bu da çok hoşumuza gidiyor tabi.Şimdi istediğim zaman gidibiliyoruz.17 yıl çektiğimiz hasreti biz biliyoruz.Ama 17 yıl gidememek de bana avantaj sağladı.İşime sarıldım. Arkadaş çevrem genişledi.Burayı yurt bildim.Bu memleket de bana her şey verdi.Şu anda da Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanıyım.”
TÜRK VATANDAŞI OLDUM
Yunanistan’dan Türkiye’ye iltica edince Yunan vatandaşlığından da çıkarılan Alioğlu,Türk Vatandaşı olmak için 5 yıl bekleme süresi olmasına rağmen,o buna aldırmaz ve 3 yıl sonra İçişleri Bakanlığına vatandaşlık için müracaat eder ve beklemeye başlar. Gözleri hep Ankara’dan gelecek olan sarı zarftadır. 1,5 yıl sonra sarı zarfta eline ilginç bir şekilde geçer.
İşte Alioğlu’nun vatandaşlık hikayesi:
“1987 de Türkiye’ye eşimle birlikte iltica ettim. 3 sene dolunca Türk vatandaşlığı için müracaat ettim.Esasında bekleme süresi 5 yıldı,ama ben sabredemedim. Direk Edirne Valiliğine müracaat ettim.1,5 yıl geçmişti. Bir gün evin yanında Emin bakkal vardı. Oradan geçerken ,bana bir mektup olduğunu söyledi. Sarı bir zarftı.Postacı benim evim yerine her nedense okul kapısına bırakmış. O sırada yaz tatili okullar kapalı.Müdür nasılsa bulmuş ve bakkala Yüksel Alioğlu kim diye sormuş. Oda tanıdığını söylemiş ve zarfı almış.Yani zarf,bakanlıktan geliyor vatandaşlığımla ilgili.Postacı zarfı ilgisiz bir yere bırakıyor ve zarf bana aradan 10 gün geçtikten sonra ulaşıyor.Bakkalın verdiği zarfa baktım, bakanlıktan geliyordu.Zarfı korkarak açtım.İçinde ki yazıyı açmaya çekindim bir ara,vatandaşlığımla ilgili bir yazı olduğunu anlamıştım. Çünkü o sırada bir çok kişiye ret gelmişti.20-30 yıl vatandaşlık bekleyenler var.Sonunda heyecanla zarfı açtım nihayet.
Gelen yazıda “Türk Vatandaşlığınız hayırlı olsun “yazıyordu. Hemen bir sandık lokum dağıttım. Orijinal Türk vatandaşı olmuştum. Belirli bir süre sonra yaşadığın yerde vatandaşlık edinmek güzel bir şeydi. Yunanistan’da da vatandaşlıktan atılmıştım. Yani artık bir ülkenin vatandaşı olmuştum.”
KOMŞUM YUNANLI PAPAZ ZİYARETİME GELDİ
Yunanistan’da yaşadığı sürede Yunanlı komşuları ile de çok iyi ilişkiler içinde olan Alioğlu,hiç beklemediği bir anda komşusu olan Yunanlı bir papazı bulur karşısında. Komşusu Keşan’a gelmiş ve kendisine ulaşmıştı.Bu onu çok mutlu etmişti.Böyle bir şeyi aklından ucundan dahi geçirmiyordu.Komşusunu karşısında görünce büyük bir heyecan duydu.
Alioğlu,o günleri de şöyle anlattı:
“ Keşan’a geldiğim ilk günlerde komşumuz olan Yunanlı bir Papaz ziyaretime geldi. Komşumu karşımda görünce heyecanlandım. Ailemin gelmesi mümkün değildi o sıralar. Ama Yunanlılar Türkiye’ye rahat bir şekilde gelebiliyorlardı. Komşum olan Papaz efendi çok sevdiğim bir kişiydi. Bana “Anne ve babana bir şey söyleme.Onlar belki yanlış anlarlar. Ben sana borç para getirdim. Burası senin dilinden ve dininden olabilir ama, burası sana gene de yabancıdır.Sana kimse yardım etmez.İlerde olur ama şimdi olmaz. Sana ben yardım edebilirim.”dedi. Ben gerek olmadığını söylememe rağmen bana bir miktar para verdi ve şunları söyledi:”Bunu sana borç olarak veriyorum. Hibe falan değil. Al kullan paran olduğu zaman ödeyeceksin.”
Ben de çalışarak bunu kısa sürede ödedim.
Bu arada her ne kadar söyleme dedi ise de ben anne ve babama bunu bir şekilde ilettim.Çünkü bu ibret alınacak bir meseleydi.Saklanacak bir şey değildi. Bu insanı çok duygulandıran bir olaydı. Bunu bir çok kişiye de örnek olarak söylemişimdir.”
MAKRİ’DE YUNANLILARLA KOMŞULUK İLİŞKİMİZ MÜKEMMELDİ
“ Benim çocukluğum köyde geçti. Aile kalabalıktı.Bayramlarda bize çok giden gelen olurdu. Başka köylerden bayram mamazına gelenleri babam misafir ederdi. Bayramlarda komşulara halka dağıtırdık.Yunanlı ve Türk farketmezdi.Bu arada komşumuz olan Papaz efendiye de getirirdim.Benim yanımda yerdi.Şu anda kendisi sağ değil,hanımı sağ . 91 yaşında kendisi.Keşan’a çok geldi gitti.Son yıllarda gelemedi.En son gittiğimde ayakkabısın yırtıldığını ve çocukları duymadan Hikmet Ustaya tamire götürmemi istedi. Oysa Hikmet Usta vefat edeli yıllar olmuştu. Bir de Balcı oğullarından un almamı istedi. Bu işletmede şu anda kapanmıştı. Bende başka un olarak götürdüm.Biz böyle komşuluk yaptık.
Ben okula giderken bir Yunanlı komşumuz daha vardı. Babaannemim arkadaşı Vasiliki nine. O zaman aile tarlada,evde kimse yok. Ben o nineye giderdim ve yemeğimi verirdi. Bayramlarda Yunanlı komşulara baklava götürürdüm.Onlarda Paskalya’da çörek ve kırmızı yumurta verirlerdi Türk komşulara. Yunanlı komşularmız ile çok iyi geçinirdik.Yunanlı komşularım ile hala büyük bir dostluk içinde görüşürüm.Geçenlerde bir komşum vefat etmişti,başsağlığına gittim. İnanılmaz sevindi ve Almanya’da bulunan kızı ile Atina’da bulunan oğlunu aradı ve onlara benim başsağlığına geldiğimi büyük bir sevinç içinde bildirdi.
Ama devlet politikası açımasız. İnsanları savurdu. Azınlık olmak bir ülkede zor. Ben o topraklarda doğdum. Bütün büyüklerimde orda doğmuş. İnsanlar doğduğu topraklarda ekmeğini kazansa. Türkiye’ye geldim inanılmaz memnunum. Bu Keşan bana herşeyi verdi.Şu anda da Ticaret ve Sanayi Odası’nda Meclis Başkanıyım.”