SON DAKİKA

Keşan Haber
Keşan Gardenya Çiçekçilik
ASTIMI KONTROL ALTINDA TUTMAK MÜMKÜN Tüm dünyada en sık görülen bulaşıcı olmayan kronik solunum hastalıklarından birisi olan astım, dünya çapında yaklaşık 300 milyon kişiyi etkiliyor. Oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığı astım hastalığında, çeşitli tetikleyicilere yanıt olarak gelişen ataklar yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Tetikleyici faktörlerden uzak durularak ve doktor kontrolünde reçete edilen ilaçların düzgün kullanımı sağlanarak atakların önlenebileceğini söyleyen Türkiye İş Bankası grup şirketlerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, astım hakkında detaylı bilgiler paylaştı. Bronş etrafındaki kasların enflamasyonu sonucu ortaya çıkan astım, sık geçirilen enfeksiyonlara ya da alerjiye bağlı olarak gelişebiliyor. Astımın oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığını dile getiren Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Astım oluşmasında aile öyküsü en önemli faktörlerden birisi olarak biliniyor. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25’ken, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda risk yüzde 50’leri buluyor. Aile öyküsünde astım olmadan da genetik bazı bozukluklara bağlı olarak astım gelişebiliyor. Ayrıca alerji, obezite, hava kirliliğine maruziyet, sigara kullanımı gibi çevresel faktörler de astım gelişiminde rol oynuyor. Nefes darlığı, öksürük, göğüste hırıltı, tıkanıklık ve sıkışma hissi gibi semptomlar astımın habercisi olarak biliniyor. Bu semptomlar aralıklı ve genellikle geceleri ya da egzersiz sırasında kötüleşiyor. Gece özellikle sabaha doğru olan şikayetler astımın habercisi oluyor. Astımın tanısı için, tüm şikayetlerin aynı anda görülmesi gerekmiyor. Sadece öksürük ile seyreden astım vakaları da olabiliyor” dedi. ASTIM TANISI KOYARKEN HASTA ÖYKÜSÜ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR Astım tanısının konulabilmesinde hasta öyküsünün büyük önem taşıdığını belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Kişinin yakınmaları, aile öyküsü ve eşlik eden hastalıkları göz önünde bulunduruluyor. Fizik muayenesinin yanı sıra bazı tanısal testlerin yapılması gerekiyor. En temel testler solunum fonksiyon testleri ve alerji testleri olarak biliniyor. Astımlı kişilerde aniden ilerleyen astım şikayetlerinin ortaya çıkması ve artması astım atağına neden oluyor. Nefes darlığının derecesi, kalp atım hızı, solunum sayısı, oksijen satürasyonu ile PEF ve FEV1 değerleri atağın şiddetini ortaya koyuyor. Genellikle astım atağında rol oynayan bir dış etken bulunuyor. Enfeksiyon, alerjen maruziyeti, malignite, enflamasyon, hava kirliliği ve benzeri durumlar atağa sebep olabiliyor” ifadelerinde bulundu. ASTIMI TETİKLEYEN FAKTÖRLER Tetikleyicilerin kişiden kişiye değişiklik gösterebildiğini söyleyen Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım atağına yol açabilen etkenleri sıraladı: 1) Ev tozu akarları, 2) Çimen, ağaç, 3) Küfler, 4) Kedi, köpek, kuş gibi hayvan tüyleri, 5) Viral, bakteriyel enfeksiyonlar, 6) Sigara dumanı, parfüm, saç spreyi, bazı sabunlar, 7) Sis, hava kirliliği, 8) Ortam değişikliği, 9) Ağır egzersiz, 10) Psikolojik faktörler, 11) Rutubetli hava, 12) Mesleki faktörler, ASTIM TEDAVİSİNDE İLAÇLAR ÜÇE AYRILIYOR Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım tedavisi ile ilgili şunları söyledi; “Astımda tam tedavi söz konusu olmasa da astımı kontrol altına alabilmek için biyolojik, fiziksel ve psikososyal çevrenin etkilerinin anlaşılması büyük önem taşıyor. Astım tedavisinin amacı, kişinin gününü yakınmasız geçirmesi ve hastalık ile ilişkili ortaya çıkacak gelecekteki risklerden korunması olarak ifade ediliyor. Bu nedenle astımlı hastaların tedavi edilebilmesinin temel taşını eğitim oluşturuyor. Astımın kontrol altına alınabilmesi için, hastalık ve tetikleyen faktörlerin iyi tanınması gerekiyor ve önerilen ilaçların düzenli kullanılması büyük önem taşıyor. Ayrıca doktor kontrollerinin de ihmal edilmemesi gerekiyor. Astımın temel tedavisinde genellikle inhaler steroid ilaçlar kullanılıyor, zaman zaman bronkodilatörler (bronş açıcı) ile kombine edilebiliyor. Ayrıca damar yoluyla ya da ağızdan alınan tabletlere de başvurulabiliyor. Tedavide hangi ilaç tercih edilirse edilsin, etkin bir sonuç alınabilmesi için ilaçların doğru alınması büyük önem taşıyor. İlaçlar bırakılır, düzensiz kullanılır ya da yanlış dozlarda alınırsa astım kontrol altında tutulamıyor. Bu nedenle tedavinin mutlaka göğüs hastalıkları uzmanının gözetiminde planlanması ve hasta-hekim iş birliğinin kurulması gerekiyor. Ayrıca astımda tedavi sürekli olmayabiliyor, dönemsel de olabiliyor. GINA kriterlerine göre astım tedavisine başlanılıyor, tedavi bitiriliyor ya da ilaç ayarlaması yapılıyor.” SİGARA KULLANIMI ASTIMI TETİKLİYOR Astımlıların pasif olarak sigaraya maruz kalmalarının dahi astım ataklarının sıklığını artırdığını ifade eden Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, “Sigara içiminin kesinlikle bırakılması gerekiyor. Sigara içen astımlılarda KOAH riski de çok daha yüksek oluyor. Ayrıca sigara, astım tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini azaltıyor. Gebeyken sigara içen ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalan annelerin bebeklerinde astım gelişme riski yüksek oluyor. Ayrıca çocukların sigara dumanına maruziyeti sonucunda akciğer gelişimi ve solunum fonksiyonları olumsuz etkileniyor, astım gelişme riski artıyor” dedi. ASTIM ATAKLARINDAN KORUNMA YOLLARI Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım ataklarından korunmanın yollarını sıralayarak sözlerini noktaladı: 1) Ev içi çevre kontrol önlemlerinin alınması 2) Ev içinde çamaşır kurutulmaması 3) Aktif ve pasif sigara içiminin önlenmesi 4) Evcil hayvan tüyüne alerjinin olması durumunda evde hayvan beslenmemesi 5) Saç spreyi, deodorant, kokulu deterjan & sabun, parfüm kullanılmaması 6) Evin düzenli olarak havalandırılması 7) Yatak odasında ev tozu akarları barındırabilecek eşyaların bulundurulmaması 8) Yaşanılan yerde nem oranın düşük tutulması 9) Bahçe işlerinden uzak durulması 10) Maske takılarak evde sık sık temizlik yapılması 11) Pamuklu ve yünlü eşyaların kullanımının bırakılması 12) Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde gerekli olmadıkça dışarıda vakit geçirilmemesi 13) Polen sezonu boyunca antialerjik ilaçların kullanılması 14) Soğuk ve kuru havaların yanı sıra kirli ve sisli havalarda egzersiz yapmaktan kaçınılması Bayındır Sağlık Grubu Hakkında: Bayındır Sağlık Grubu’nun temeli, 1992 yılında o zamanki adıyla Bayındır Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başlayan Bayındır Hastanesi’ne dayanmaktadır. İş Bankası grup şirketlerinden olan Bayındır Sağlık Grubu, kısa sürede sağlık alanında referans kurumlardan biri haline gelmeyi başarırken, bunda tam zamanlı çalışan deneyimli hekim kadrosunun yanı sıra, hedeflenen nitelikli hizmet anlayışını sağlamak için kurum tarafından özümsenen temel değerler de önemli rol oynamaktadır. Etik değerlere saygılı, kanıta dayalı tıp ve hasta odaklı hizmet anlayışına sahip Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi ile başlayan bu anlayışını kısa sürede Bayındır Kavaklıdere Hastanesi, Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi’nin yanı sıra, İstanbul’da Fenerbahçe, Beşiktaş, Şirinevler, İş Kule, Tuzla ve İzmir Alsancak olmak üzere 6 farklı lokasyonda bulunan Bayındır Diş Kliniklerinde de başarıyla uygulayarak, vermekte olduğu sağlık hizmetinin etki alanını genişletmiştir.

Sağlık Haberleri

ASTIMI KONTROL ALTINDA TUTMAK MÜMKÜN Tüm dünyada en sık görülen bulaşıcı olmayan kronik solunum hastalıklarından birisi olan astım, dünya çapında yaklaşık 300 milyon kişiyi etkiliyor. Oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığı astım hastalığında, çeşitli tetikleyicilere yanıt olarak gelişen ataklar yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Tetikleyici faktörlerden uzak durularak ve doktor kontrolünde reçete edilen ilaçların düzgün kullanımı sağlanarak atakların önlenebileceğini söyleyen Türkiye İş Bankası grup şirketlerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, astım hakkında detaylı bilgiler paylaştı. Bronş etrafındaki kasların enflamasyonu sonucu ortaya çıkan astım, sık geçirilen enfeksiyonlara ya da alerjiye bağlı olarak gelişebiliyor. Astımın oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığını dile getiren Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Astım oluşmasında aile öyküsü en önemli faktörlerden birisi olarak biliniyor. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25’ken, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda risk yüzde 50’leri buluyor. Aile öyküsünde astım olmadan da genetik bazı bozukluklara bağlı olarak astım gelişebiliyor. Ayrıca alerji, obezite, hava kirliliğine maruziyet, sigara kullanımı gibi çevresel faktörler de astım gelişiminde rol oynuyor. Nefes darlığı, öksürük, göğüste hırıltı, tıkanıklık ve sıkışma hissi gibi semptomlar astımın habercisi olarak biliniyor. Bu semptomlar aralıklı ve genellikle geceleri ya da egzersiz sırasında kötüleşiyor. Gece özellikle sabaha doğru olan şikayetler astımın habercisi oluyor. Astımın tanısı için, tüm şikayetlerin aynı anda görülmesi gerekmiyor. Sadece öksürük ile seyreden astım vakaları da olabiliyor” dedi. ASTIM TANISI KOYARKEN HASTA ÖYKÜSÜ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR Astım tanısının konulabilmesinde hasta öyküsünün büyük önem taşıdığını belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Kişinin yakınmaları, aile öyküsü ve eşlik eden hastalıkları göz önünde bulunduruluyor. Fizik muayenesinin yanı sıra bazı tanısal testlerin yapılması gerekiyor. En temel testler solunum fonksiyon testleri ve alerji testleri olarak biliniyor. Astımlı kişilerde aniden ilerleyen astım şikayetlerinin ortaya çıkması ve artması astım atağına neden oluyor. Nefes darlığının derecesi, kalp atım hızı, solunum sayısı, oksijen satürasyonu ile PEF ve FEV1 değerleri atağın şiddetini ortaya koyuyor. Genellikle astım atağında rol oynayan bir dış etken bulunuyor. Enfeksiyon, alerjen maruziyeti, malignite, enflamasyon, hava kirliliği ve benzeri durumlar atağa sebep olabiliyor” ifadelerinde bulundu. ASTIMI TETİKLEYEN FAKTÖRLER Tetikleyicilerin kişiden kişiye değişiklik gösterebildiğini söyleyen Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım atağına yol açabilen etkenleri sıraladı: 1) Ev tozu akarları, 2) Çimen, ağaç, 3) Küfler, 4) Kedi, köpek, kuş gibi hayvan tüyleri, 5) Viral, bakteriyel enfeksiyonlar, 6) Sigara dumanı, parfüm, saç spreyi, bazı sabunlar, 7) Sis, hava kirliliği, 8) Ortam değişikliği, 9) Ağır egzersiz, 10) Psikolojik faktörler, 11) Rutubetli hava, 12) Mesleki faktörler, ASTIM TEDAVİSİNDE İLAÇLAR ÜÇE AYRILIYOR Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım tedavisi ile ilgili şunları söyledi; “Astımda tam tedavi söz konusu olmasa da astımı kontrol altına alabilmek için biyolojik, fiziksel ve psikososyal çevrenin etkilerinin anlaşılması büyük önem taşıyor. Astım tedavisinin amacı, kişinin gününü yakınmasız geçirmesi ve hastalık ile ilişkili ortaya çıkacak gelecekteki risklerden korunması olarak ifade ediliyor. Bu nedenle astımlı hastaların tedavi edilebilmesinin temel taşını eğitim oluşturuyor. Astımın kontrol altına alınabilmesi için, hastalık ve tetikleyen faktörlerin iyi tanınması gerekiyor ve önerilen ilaçların düzenli kullanılması büyük önem taşıyor. Ayrıca doktor kontrollerinin de ihmal edilmemesi gerekiyor. Astımın temel tedavisinde genellikle inhaler steroid ilaçlar kullanılıyor, zaman zaman bronkodilatörler (bronş açıcı) ile kombine edilebiliyor. Ayrıca damar yoluyla ya da ağızdan alınan tabletlere de başvurulabiliyor. Tedavide hangi ilaç tercih edilirse edilsin, etkin bir sonuç alınabilmesi için ilaçların doğru alınması büyük önem taşıyor. İlaçlar bırakılır, düzensiz kullanılır ya da yanlış dozlarda alınırsa astım kontrol altında tutulamıyor. Bu nedenle tedavinin mutlaka göğüs hastalıkları uzmanının gözetiminde planlanması ve hasta-hekim iş birliğinin kurulması gerekiyor. Ayrıca astımda tedavi sürekli olmayabiliyor, dönemsel de olabiliyor. GINA kriterlerine göre astım tedavisine başlanılıyor, tedavi bitiriliyor ya da ilaç ayarlaması yapılıyor.” SİGARA KULLANIMI ASTIMI TETİKLİYOR Astımlıların pasif olarak sigaraya maruz kalmalarının dahi astım ataklarının sıklığını artırdığını ifade eden Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, “Sigara içiminin kesinlikle bırakılması gerekiyor. Sigara içen astımlılarda KOAH riski de çok daha yüksek oluyor. Ayrıca sigara, astım tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini azaltıyor. Gebeyken sigara içen ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalan annelerin bebeklerinde astım gelişme riski yüksek oluyor. Ayrıca çocukların sigara dumanına maruziyeti sonucunda akciğer gelişimi ve solunum fonksiyonları olumsuz etkileniyor, astım gelişme riski artıyor” dedi. ASTIM ATAKLARINDAN KORUNMA YOLLARI Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım ataklarından korunmanın yollarını sıralayarak sözlerini noktaladı: 1) Ev içi çevre kontrol önlemlerinin alınması 2) Ev içinde çamaşır kurutulmaması 3) Aktif ve pasif sigara içiminin önlenmesi 4) Evcil hayvan tüyüne alerjinin olması durumunda evde hayvan beslenmemesi 5) Saç spreyi, deodorant, kokulu deterjan & sabun, parfüm kullanılmaması 6) Evin düzenli olarak havalandırılması 7) Yatak odasında ev tozu akarları barındırabilecek eşyaların bulundurulmaması 8) Yaşanılan yerde nem oranın düşük tutulması 9) Bahçe işlerinden uzak durulması 10) Maske takılarak evde sık sık temizlik yapılması 11) Pamuklu ve yünlü eşyaların kullanımının bırakılması 12) Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde gerekli olmadıkça dışarıda vakit geçirilmemesi 13) Polen sezonu boyunca antialerjik ilaçların kullanılması 14) Soğuk ve kuru havaların yanı sıra kirli ve sisli havalarda egzersiz yapmaktan kaçınılması Bayındır Sağlık Grubu Hakkında: Bayındır Sağlık Grubu’nun temeli, 1992 yılında o zamanki adıyla Bayındır Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başlayan Bayındır Hastanesi’ne dayanmaktadır. İş Bankası grup şirketlerinden olan Bayındır Sağlık Grubu, kısa sürede sağlık alanında referans kurumlardan biri haline gelmeyi başarırken, bunda tam zamanlı çalışan deneyimli hekim kadrosunun yanı sıra, hedeflenen nitelikli hizmet anlayışını sağlamak için kurum tarafından özümsenen temel değerler de önemli rol oynamaktadır. Etik değerlere saygılı, kanıta dayalı tıp ve hasta odaklı hizmet anlayışına sahip Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi ile başlayan bu anlayışını kısa sürede Bayındır Kavaklıdere Hastanesi, Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi’nin yanı sıra, İstanbul’da Fenerbahçe, Beşiktaş, Şirinevler, İş Kule, Tuzla ve İzmir Alsancak olmak üzere 6 farklı lokasyonda bulunan Bayındır Diş Kliniklerinde de başarıyla uygulayarak, vermekte olduğu sağlık hizmetinin etki alanını genişletmiştir.

Anne Karnındaki Bebeğinizle Konuşabilirsiniz

Anne Karnındaki Bebeğinizle Konuşabilirsiniz
Bu haber 20 Nisan 2023 - 21:48 'de eklendi ve 322 kez görüntülendi.

Bebeklerin anne karnında söylenenleri duyduğunu ve hissettiğini kaydeden Dr: Nuray Aydın, hamilelik döneminde gerginlik ve tartışmadan uzak durulmasını istedi. Aydın, babalara; anne karnındaki bebeklerine dokunmaları ve onunla konuşmaları önerisinde bulundu.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Nuray Aydın, anne babalara; gebelikte kavga, gerginlik ve tartışmalardan uzak durmaları çağrısında bulundu. Bebeklerin anne karnında sesleri duyduğunu ve duyguları hissettiğini kaydeden Aydın. anne ve bebeğin ruh ve beden sağlığı için huzur, güven ve mutluluğa ihtiyaç olduğunu bildirdi.

Anne babalığın bebeğin doğumuyla değil, hamilelik süreci ile birlikte başladığını ifade eden Dr. Nuray Aydın, anne ve babanın hamilelik döneminde tıpkı yanlarında bir çocuk varmış gibi davranışlarına dikkat etmeleri gerektiğini söyledi.

Dr. Nuray Aydın anne ve bebek psikolojisi ile ilgili şu bilgileri verdi:

Bebek 16 Haftadan İtibaren Sizi Duyuyor

Anne karnındaki bebeğin kalp atışları ile birlikte önce sinir sistemi, sinir ağları gelişir. Sonra diğer uzuvları gelişir. Dolayısıyla anne karnındaki bebek her ne kadar göremese de 16. haftadan itibaren sesleri duymaya başlar, koku alır ve dokunmalarınızı hisseder. Annenin ruh hali bebeği her yönden etkiler.

Eskiden bunlar bilinmiyordu. Doğuncaya kadar çocuk yokmuş gibi davranılıyordu. Ama yapılan araştırmalar: hamilelik sürecinde dış dünyada olup bitenlerin, annenin psikolojisinin, bebeğin ruh ve beden sağlığını doğrudan etkilediğini ortaya koydu. Artık anne rahminden itibaren bebeğin psikolojisi dikkate alınıyor.

İstenmeyen gebeliklerin bile bebekler üzerinde negatif etkileri oluyor. İleriki yaşamlarında toplumda değersizlik hissi yaşıyorlar. Bu nedenle anne ve babanın bebeği istemesi ve onu karşılamaya hazır olması çok önemli. .

Bebeğinize Dokunun & Onunla Konuşun

Eşler hamilelik sürecinde birbirlerine sevecen davranmalı, iletişimlerine dikkat etmeliler. Burada babalara önemli görevler düşüyor. Hem eşleriyle kavga ve tartışmalardan kaçınmalı hem de onları bu tür gergin ortamlardan uzak tutmalılar. Eşlerinin aş erme gibi küçük isteklerini yerine getirmeliler. Eşlerine değer verdiklerini göstermeliler.

Ayrıca babalara akşamları anne karnındaki bebeklerine dokunmalarını, onunla konuşmalarını öneriyorum. Anneye yaptıkları dokunuş bebeğe de geçecektir.

Gebelikte Sigara ve Alkol Kullanmayın

Gebelikteki annenin sigara alkol gibi kötü alışkanlıkları da bebeği olumsuz yönde etkiliyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, hamilelikte sigara içen annelerin bebeklerinin, ileriki yaşlarda sigara

içmeye daha meyilli olduğunu gösteriyor. Ayrıca sigara içen annelerin bebekleri doğumdan sonra anne memesini tutmayabiliyor..

Bebeğin tat ve koku alma duyuları anne karnında gelişiyor. Bebek; annenin yediği yemekten, dinlediği müzikten etkileniyor. Annenin gebelikte severek yediği besinleri doğduktan sonra bebek de seviyor.

Hamilelikte Stres Erken Doğuma Yol Açabilir

Sakin huzurlu gebelerin doğumları daha rahat oluyor. Doğumdan sonra görülüyor ki mutlu annelerin bebekleri de mutlu, sakin, huzurlu. Stresli gebelikler ise; erken doğum veya düşük gibi kötü şekilde sonuçlanabiliyor.

Anne bedenen ve ruhen sağlıklı olması; hem gebeliğinin gelişimini hem de bebeği pozitif yönde etkiliyor. Bebeklerin anne karnındaki gelişim süreçlerine baktığımızda bunu gözlemliyoruz

Sakinleştirici Müzikler Dinleyin

Hamilelerimize, sakinleştirici müzikler dinlemelerini ve bebeklerine dinletmelerini öneriyoruz. Bu müzik doğum esnasında dinlendiğinde anne ve bebeği sakinleştirip doğumu kolaylaştırıyor. Aynı müzik doğduktan sonra bebeğe dinletildiğinde de onu sakinleştiriyor, daha rahat uykuya dalmasını sağlıyor.

Denizli Doğal Doğum Gebelik Okulumuzda eğitim verdiğimiz anne baba adaylarına, bu tarz müzkler içeren CD’ler veriyoruz. Gevşeme egzersizlerini bu müzikler eşliğinde yapıyoruz. Hoş kokular, aromatik yağlarla yapılan masajlar da anneyi rahatlatıyor, anne ve bebek sağlığını olumlu yönde etkiliyor.

Doğum Desteği Çok Önemli

Doğumda sakin kalabilen, bağırıp çağırmayan, bebeklerini korkutmayan anneler, onları daha güzel karşılıyorlar. Bu noktada doğum desteği çok önemli. Bu nedenle biz gebelerimize; hamilelik sürecinde ve doğum esnasında ebe desteği veriyoruz. Hamilelikte anne ile ebe arasında bir güven oluşuyor. Ebenin doğum esnasında telkin ve yardımlarıyla, anneye yaptığı masajlarla doğum daha kolay gerçekleşiyor. Bebeği karşılama sürecinde orada olması, annenin elini tutması da çok önemli.

Bazen doğum esnasında öngörülemeyen sorunlar ortaya çıkıp doğum zorlaşabiliyor. Bebeğin ters gelmesi, kordon dolanması, bebeğin sıkışması nefes alamaması gibi durumlar bebeklerde doğum travmalarına yol açıyor. Psikolog ve psikiyatristlerin hipnoz, regresyon terapisi gibi yöntemlerle yaptıkları çalışmalar bunun sonuçlarını ortaya koyuyor. Böyle doğan bebeklerden bazılarının büyüyünce boğazlı kazak bile giyemediği kaydediliyor. Bu tür doğumlarda bebekte travma oluşmaması için doğum ekibinin “İyisin, güvendeyiz, biz senin yanındayız” gibi telkinlerle bebeğin bilinç altına olumlu sinyaller göndermesi gerekiyor.

Doğumdan Sonra İlk Temas

Doğumdan sonraki ilk temas, bebeğin direk anne kucağına verilmesi çok önemli. Anne ile bebek arasında bir bağ kurulmasını sağlıyor. Aralarındaki en büyük bağ doğumda kuruluyor. Bebeğin annesinin kokusunu alması, onun kalp atışlarını-sesini duyması, sıcaklığını hissetmesi onu rahatlatıyor. Karşılıklı mutluluk hormonları salgılanıyor

Ten tene teması sezaryende de sağlamak gerekir. Sezaryen anneyi tamamen uyutmadan belden aşağısı uyuşturularak yapılırsa; ameliyat ortamında bebek doğduktan sonra anne bebeğini kucağına alabilir. Annenin uyanık olması gerekiyor ki bebeğini görebilsin, konuşabilsin, ona temas edebilsin.

Emzirmenin etkisi

Emzirmede anne ve bebek oksidasyon (aşk ve sevgi hormonu)salgılıyor. Bu hormonun salgılanması için bebeğin göğse tutunması gerekiyor. Emdikten sonra da bebekte endorfin salgılanıyor. Rahatlıyor, uyumaya başlıyor. Hazır mama ile beslenen bebeklerde ise endorfin salgılanması daha zor oluyor.

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.





POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
ASTIMI KONTROL ALTINDA TUTMAK MÜMKÜN Tüm dünyada en sık görülen bulaşıcı olmayan kronik solunum hastalıklarından birisi olan astım, dünya çapında yaklaşık 300 milyon kişiyi etkiliyor. Oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığı astım hastalığında, çeşitli tetikleyicilere yanıt olarak gelişen ataklar yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Tetikleyici faktörlerden uzak durularak ve doktor kontrolünde reçete edilen ilaçların düzgün kullanımı sağlanarak atakların önlenebileceğini söyleyen Türkiye İş Bankası grup şirketlerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, astım hakkında detaylı bilgiler paylaştı. Bronş etrafındaki kasların enflamasyonu sonucu ortaya çıkan astım, sık geçirilen enfeksiyonlara ya da alerjiye bağlı olarak gelişebiliyor. Astımın oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığını dile getiren Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Astım oluşmasında aile öyküsü en önemli faktörlerden birisi olarak biliniyor. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25’ken, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda risk yüzde 50’leri buluyor. Aile öyküsünde astım olmadan da genetik bazı bozukluklara bağlı olarak astım gelişebiliyor. Ayrıca alerji, obezite, hava kirliliğine maruziyet, sigara kullanımı gibi çevresel faktörler de astım gelişiminde rol oynuyor. Nefes darlığı, öksürük, göğüste hırıltı, tıkanıklık ve sıkışma hissi gibi semptomlar astımın habercisi olarak biliniyor. Bu semptomlar aralıklı ve genellikle geceleri ya da egzersiz sırasında kötüleşiyor. Gece özellikle sabaha doğru olan şikayetler astımın habercisi oluyor. Astımın tanısı için, tüm şikayetlerin aynı anda görülmesi gerekmiyor. Sadece öksürük ile seyreden astım vakaları da olabiliyor” dedi. ASTIM TANISI KOYARKEN HASTA ÖYKÜSÜ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR Astım tanısının konulabilmesinde hasta öyküsünün büyük önem taşıdığını belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Kişinin yakınmaları, aile öyküsü ve eşlik eden hastalıkları göz önünde bulunduruluyor. Fizik muayenesinin yanı sıra bazı tanısal testlerin yapılması gerekiyor. En temel testler solunum fonksiyon testleri ve alerji testleri olarak biliniyor. Astımlı kişilerde aniden ilerleyen astım şikayetlerinin ortaya çıkması ve artması astım atağına neden oluyor. Nefes darlığının derecesi, kalp atım hızı, solunum sayısı, oksijen satürasyonu ile PEF ve FEV1 değerleri atağın şiddetini ortaya koyuyor. Genellikle astım atağında rol oynayan bir dış etken bulunuyor. Enfeksiyon, alerjen maruziyeti, malignite, enflamasyon, hava kirliliği ve benzeri durumlar atağa sebep olabiliyor” ifadelerinde bulundu. ASTIMI TETİKLEYEN FAKTÖRLER Tetikleyicilerin kişiden kişiye değişiklik gösterebildiğini söyleyen Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım atağına yol açabilen etkenleri sıraladı: 1) Ev tozu akarları, 2) Çimen, ağaç, 3) Küfler, 4) Kedi, köpek, kuş gibi hayvan tüyleri, 5) Viral, bakteriyel enfeksiyonlar, 6) Sigara dumanı, parfüm, saç spreyi, bazı sabunlar, 7) Sis, hava kirliliği, 8) Ortam değişikliği, 9) Ağır egzersiz, 10) Psikolojik faktörler, 11) Rutubetli hava, 12) Mesleki faktörler, ASTIM TEDAVİSİNDE İLAÇLAR ÜÇE AYRILIYOR Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım tedavisi ile ilgili şunları söyledi; “Astımda tam tedavi söz konusu olmasa da astımı kontrol altına alabilmek için biyolojik, fiziksel ve psikososyal çevrenin etkilerinin anlaşılması büyük önem taşıyor. Astım tedavisinin amacı, kişinin gününü yakınmasız geçirmesi ve hastalık ile ilişkili ortaya çıkacak gelecekteki risklerden korunması olarak ifade ediliyor. Bu nedenle astımlı hastaların tedavi edilebilmesinin temel taşını eğitim oluşturuyor. Astımın kontrol altına alınabilmesi için, hastalık ve tetikleyen faktörlerin iyi tanınması gerekiyor ve önerilen ilaçların düzenli kullanılması büyük önem taşıyor. Ayrıca doktor kontrollerinin de ihmal edilmemesi gerekiyor. Astımın temel tedavisinde genellikle inhaler steroid ilaçlar kullanılıyor, zaman zaman bronkodilatörler (bronş açıcı) ile kombine edilebiliyor. Ayrıca damar yoluyla ya da ağızdan alınan tabletlere de başvurulabiliyor. Tedavide hangi ilaç tercih edilirse edilsin, etkin bir sonuç alınabilmesi için ilaçların doğru alınması büyük önem taşıyor. İlaçlar bırakılır, düzensiz kullanılır ya da yanlış dozlarda alınırsa astım kontrol altında tutulamıyor. Bu nedenle tedavinin mutlaka göğüs hastalıkları uzmanının gözetiminde planlanması ve hasta-hekim iş birliğinin kurulması gerekiyor. Ayrıca astımda tedavi sürekli olmayabiliyor, dönemsel de olabiliyor. GINA kriterlerine göre astım tedavisine başlanılıyor, tedavi bitiriliyor ya da ilaç ayarlaması yapılıyor.” SİGARA KULLANIMI ASTIMI TETİKLİYOR Astımlıların pasif olarak sigaraya maruz kalmalarının dahi astım ataklarının sıklığını artırdığını ifade eden Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, “Sigara içiminin kesinlikle bırakılması gerekiyor. Sigara içen astımlılarda KOAH riski de çok daha yüksek oluyor. Ayrıca sigara, astım tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini azaltıyor. Gebeyken sigara içen ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalan annelerin bebeklerinde astım gelişme riski yüksek oluyor. Ayrıca çocukların sigara dumanına maruziyeti sonucunda akciğer gelişimi ve solunum fonksiyonları olumsuz etkileniyor, astım gelişme riski artıyor” dedi. ASTIM ATAKLARINDAN KORUNMA YOLLARI Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım ataklarından korunmanın yollarını sıralayarak sözlerini noktaladı: 1) Ev içi çevre kontrol önlemlerinin alınması 2) Ev içinde çamaşır kurutulmaması 3) Aktif ve pasif sigara içiminin önlenmesi 4) Evcil hayvan tüyüne alerjinin olması durumunda evde hayvan beslenmemesi 5) Saç spreyi, deodorant, kokulu deterjan & sabun, parfüm kullanılmaması 6) Evin düzenli olarak havalandırılması 7) Yatak odasında ev tozu akarları barındırabilecek eşyaların bulundurulmaması 8) Yaşanılan yerde nem oranın düşük tutulması 9) Bahçe işlerinden uzak durulması 10) Maske takılarak evde sık sık temizlik yapılması 11) Pamuklu ve yünlü eşyaların kullanımının bırakılması 12) Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde gerekli olmadıkça dışarıda vakit geçirilmemesi 13) Polen sezonu boyunca antialerjik ilaçların kullanılması 14) Soğuk ve kuru havaların yanı sıra kirli ve sisli havalarda egzersiz yapmaktan kaçınılması Bayındır Sağlık Grubu Hakkında: Bayındır Sağlık Grubu’nun temeli, 1992 yılında o zamanki adıyla Bayındır Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başlayan Bayındır Hastanesi’ne dayanmaktadır. İş Bankası grup şirketlerinden olan Bayındır Sağlık Grubu, kısa sürede sağlık alanında referans kurumlardan biri haline gelmeyi başarırken, bunda tam zamanlı çalışan deneyimli hekim kadrosunun yanı sıra, hedeflenen nitelikli hizmet anlayışını sağlamak için kurum tarafından özümsenen temel değerler de önemli rol oynamaktadır. Etik değerlere saygılı, kanıta dayalı tıp ve hasta odaklı hizmet anlayışına sahip Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi ile başlayan bu anlayışını kısa sürede Bayındır Kavaklıdere Hastanesi, Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi’nin yanı sıra, İstanbul’da Fenerbahçe, Beşiktaş, Şirinevler, İş Kule, Tuzla ve İzmir Alsancak olmak üzere 6 farklı lokasyonda bulunan Bayındır Diş Kliniklerinde de başarıyla uygulayarak, vermekte olduğu sağlık hizmetinin etki alanını genişletmiştir.
ASTIMI KONTROL ALTINDA TUTMAK MÜMKÜN Tüm dünyada en sık görülen bulaşıcı olmayan kronik solunum hastalıklarından birisi olan astım, dünya çapında yaklaşık 300 milyon kişiyi etkiliyor. Oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığı astım hastalığında, çeşitli tetikleyicilere yanıt olarak gelişen ataklar yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Tetikleyici faktörlerden uzak durularak ve doktor kontrolünde reçete edilen ilaçların düzgün kullanımı sağlanarak atakların önlenebileceğini söyleyen Türkiye İş Bankası grup şirketlerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, astım hakkında detaylı bilgiler paylaştı. Bronş etrafındaki kasların enflamasyonu sonucu ortaya çıkan astım, sık geçirilen enfeksiyonlara ya da alerjiye bağlı olarak gelişebiliyor. Astımın oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığını dile getiren Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Astım oluşmasında aile öyküsü en önemli faktörlerden birisi olarak biliniyor. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25’ken, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda risk yüzde 50’leri buluyor. Aile öyküsünde astım olmadan da genetik bazı bozukluklara bağlı olarak astım gelişebiliyor. Ayrıca alerji, obezite, hava kirliliğine maruziyet, sigara kullanımı gibi çevresel faktörler de astım gelişiminde rol oynuyor. Nefes darlığı, öksürük, göğüste hırıltı, tıkanıklık ve sıkışma hissi gibi semptomlar astımın habercisi olarak biliniyor. Bu semptomlar aralıklı ve genellikle geceleri ya da egzersiz sırasında kötüleşiyor. Gece özellikle sabaha doğru olan şikayetler astımın habercisi oluyor. Astımın tanısı için, tüm şikayetlerin aynı anda görülmesi gerekmiyor. Sadece öksürük ile seyreden astım vakaları da olabiliyor” dedi. ASTIM TANISI KOYARKEN HASTA ÖYKÜSÜ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR Astım tanısının konulabilmesinde hasta öyküsünün büyük önem taşıdığını belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Kişinin yakınmaları, aile öyküsü ve eşlik eden hastalıkları göz önünde bulunduruluyor. Fizik muayenesinin yanı sıra bazı tanısal testlerin yapılması gerekiyor. En temel testler solunum fonksiyon testleri ve alerji testleri olarak biliniyor. Astımlı kişilerde aniden ilerleyen astım şikayetlerinin ortaya çıkması ve artması astım atağına neden oluyor. Nefes darlığının derecesi, kalp atım hızı, solunum sayısı, oksijen satürasyonu ile PEF ve FEV1 değerleri atağın şiddetini ortaya koyuyor. Genellikle astım atağında rol oynayan bir dış etken bulunuyor. Enfeksiyon, alerjen maruziyeti, malignite, enflamasyon, hava kirliliği ve benzeri durumlar atağa sebep olabiliyor” ifadelerinde bulundu. ASTIMI TETİKLEYEN FAKTÖRLER Tetikleyicilerin kişiden kişiye değişiklik gösterebildiğini söyleyen Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım atağına yol açabilen etkenleri sıraladı: 1) Ev tozu akarları, 2) Çimen, ağaç, 3) Küfler, 4) Kedi, köpek, kuş gibi hayvan tüyleri, 5) Viral, bakteriyel enfeksiyonlar, 6) Sigara dumanı, parfüm, saç spreyi, bazı sabunlar, 7) Sis, hava kirliliği, 8) Ortam değişikliği, 9) Ağır egzersiz, 10) Psikolojik faktörler, 11) Rutubetli hava, 12) Mesleki faktörler, ASTIM TEDAVİSİNDE İLAÇLAR ÜÇE AYRILIYOR Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım tedavisi ile ilgili şunları söyledi; “Astımda tam tedavi söz konusu olmasa da astımı kontrol altına alabilmek için biyolojik, fiziksel ve psikososyal çevrenin etkilerinin anlaşılması büyük önem taşıyor. Astım tedavisinin amacı, kişinin gününü yakınmasız geçirmesi ve hastalık ile ilişkili ortaya çıkacak gelecekteki risklerden korunması olarak ifade ediliyor. Bu nedenle astımlı hastaların tedavi edilebilmesinin temel taşını eğitim oluşturuyor. Astımın kontrol altına alınabilmesi için, hastalık ve tetikleyen faktörlerin iyi tanınması gerekiyor ve önerilen ilaçların düzenli kullanılması büyük önem taşıyor. Ayrıca doktor kontrollerinin de ihmal edilmemesi gerekiyor. Astımın temel tedavisinde genellikle inhaler steroid ilaçlar kullanılıyor, zaman zaman bronkodilatörler (bronş açıcı) ile kombine edilebiliyor. Ayrıca damar yoluyla ya da ağızdan alınan tabletlere de başvurulabiliyor. Tedavide hangi ilaç tercih edilirse edilsin, etkin bir sonuç alınabilmesi için ilaçların doğru alınması büyük önem taşıyor. İlaçlar bırakılır, düzensiz kullanılır ya da yanlış dozlarda alınırsa astım kontrol altında tutulamıyor. Bu nedenle tedavinin mutlaka göğüs hastalıkları uzmanının gözetiminde planlanması ve hasta-hekim iş birliğinin kurulması gerekiyor. Ayrıca astımda tedavi sürekli olmayabiliyor, dönemsel de olabiliyor. GINA kriterlerine göre astım tedavisine başlanılıyor, tedavi bitiriliyor ya da ilaç ayarlaması yapılıyor.” SİGARA KULLANIMI ASTIMI TETİKLİYOR Astımlıların pasif olarak sigaraya maruz kalmalarının dahi astım ataklarının sıklığını artırdığını ifade eden Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, “Sigara içiminin kesinlikle bırakılması gerekiyor. Sigara içen astımlılarda KOAH riski de çok daha yüksek oluyor. Ayrıca sigara, astım tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini azaltıyor. Gebeyken sigara içen ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalan annelerin bebeklerinde astım gelişme riski yüksek oluyor. Ayrıca çocukların sigara dumanına maruziyeti sonucunda akciğer gelişimi ve solunum fonksiyonları olumsuz etkileniyor, astım gelişme riski artıyor” dedi. ASTIM ATAKLARINDAN KORUNMA YOLLARI Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım ataklarından korunmanın yollarını sıralayarak sözlerini noktaladı: 1) Ev içi çevre kontrol önlemlerinin alınması 2) Ev içinde çamaşır kurutulmaması 3) Aktif ve pasif sigara içiminin önlenmesi 4) Evcil hayvan tüyüne alerjinin olması durumunda evde hayvan beslenmemesi 5) Saç spreyi, deodorant, kokulu deterjan & sabun, parfüm kullanılmaması 6) Evin düzenli olarak havalandırılması 7) Yatak odasında ev tozu akarları barındırabilecek eşyaların bulundurulmaması 8) Yaşanılan yerde nem oranın düşük tutulması 9) Bahçe işlerinden uzak durulması 10) Maske takılarak evde sık sık temizlik yapılması 11) Pamuklu ve yünlü eşyaların kullanımının bırakılması 12) Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde gerekli olmadıkça dışarıda vakit geçirilmemesi 13) Polen sezonu boyunca antialerjik ilaçların kullanılması 14) Soğuk ve kuru havaların yanı sıra kirli ve sisli havalarda egzersiz yapmaktan kaçınılması Bayındır Sağlık Grubu Hakkında: Bayındır Sağlık Grubu’nun temeli, 1992 yılında o zamanki adıyla Bayındır Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başlayan Bayındır Hastanesi’ne dayanmaktadır. İş Bankası grup şirketlerinden olan Bayındır Sağlık Grubu, kısa sürede sağlık alanında referans kurumlardan biri haline gelmeyi başarırken, bunda tam zamanlı çalışan deneyimli hekim kadrosunun yanı sıra, hedeflenen nitelikli hizmet anlayışını sağlamak için kurum tarafından özümsenen temel değerler de önemli rol oynamaktadır. Etik değerlere saygılı, kanıta dayalı tıp ve hasta odaklı hizmet anlayışına sahip Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi ile başlayan bu anlayışını kısa sürede Bayındır Kavaklıdere Hastanesi, Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi’nin yanı sıra, İstanbul’da Fenerbahçe, Beşiktaş, Şirinevler, İş Kule, Tuzla ve İzmir Alsancak olmak üzere 6 farklı lokasyonda bulunan Bayındır Diş Kliniklerinde de başarıyla uygulayarak, vermekte olduğu sağlık hizmetinin etki alanını genişletmiştir.
SON DAKİKA