Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.
20:48 - CHP Keşan’dan gündeme dair açıklamalar
20:44 - Uyuşturucudan 14 yıl 2 ay hapis cezası olan bir kişi yakalandı
17:16 - HER KÖŞESİ PIRIL PIRIL BİR KEŞAN İÇİN ÇALIŞIYORUZ! 267 adet çöp konteyneri geldi
14:09 - ZAFER PARTİSİ KEŞAN İLÇE BAŞKANLIĞINDAN BASIN AÇIKLAMASIDIR
11:56 - Sünnet nasıl yapılmalıdır ?
11:47 - SAADET PARTİSİ EDİRNE TEŞKİLATINDAN AKALIN’A ZİYARET
11:46 - Keşan Trafiğine Çözüm Geliyor: Çevre Yolu Projesi İçin İlk Adım Atıldı
11:42 - Sevgi Mutfağı’ndan 514 bin 167 kap sıcak yemek
20:35 - Şüphe üzerine arandı. 5 yıl 8 ay hapis cezası ortaya çıktı
19:51 - FOTOĞRAF SANATÇISI OYUNCU BARIŞ KERİM CESUR TEKİRDAĞ’A GELİYOR
Atatürk’ün 85. ölüm yıldönümü nedeniyle ADD Genel Merkezi de açıklama yaptı.
Açıklama şöyle:”Kurtarıcımız, kurucumuz, değişmez önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü minnet, şükran, saygı ve özlemle anarken onur ve gururla 100. yaşını kutladığımız, tarihin en büyük devrimlerinden biri, belki de birincisi olan Türk Devrimi’nin ürünü Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni, huzur ve refah içinde yaşatmak, “Din kisvesi altındaki küfür ve melanetten” esirgeyip “Şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi” olmamasını sağlamak, “Türk İstikbalinin Evladı” olarak vazgeçilmez görevimizdir.
Yitirişimizin 85. yılında Büyük Atatürk’ü, sadece minnetle, şükranla, saygıyla anmayı isterdik elbette. Ama on yıllardır yaşadıklarımız, özellikle son yıllarda ilke, devrim ve eserlerine yapılan hadsiz, haksız ve ahlâksız saldırılar yanında, önerdiği akıl ve bilim yolundan sapma, gösterdiği hedeflerden uzaklaşma sonucu ülkemizin içine düşürüldüğü durum, çocuklarımızın, gençlerimizin, kadınlarımızın, emekçilerimizin hali öylesine içimizi acıtıyor ki, milletçe O’na duyduğumuz özlem her geçen gün katlanarak artıyor, erken yitirmenin acısı yüreklerimizi yakıyor.
Son dönemlerin hemen bütün devlet yöneticileri işlerine geldiğinde “İzinde” olduklarını söylediler, övgüler düzdüler, gün geldi özdeyişlerini, gün geldi devasa posterlerini kullandılar, ama hiçbiri antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı, inançlı Atatürkçüler, cesur ve kararlı devrimciler ol(a)madılar. Başarıları gözlerinin önünde duran Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin Karma Üretim Ekonomisini terk ettiler, Batı Emperyalizmi’nin “Küreselleşme” adıyla pazarlayıp “Serbest Piyasa Ekonomisi” diye yutturduğu neoliberal politikalara tutsak oldular. Özelleştirme güzellemeleriyle Cumhuriyetin bütün fabrikalarını sattılar, üretim tesislerini yok ettiler. Bankalar ve sigorta şirketlerimiz yabancıların eline geçti, tarım ve hayvancılığımız bitirildi. Eğitim sistemimiz dinselleştirildi. Sağlık sistemimiz toplumcu, kamucu olmaktan çıkarıldı, hastanelerimiz ticarethane, hastalarımız müşteri olarak görüldü. Yargımızın bağımsızlığı kâğıt üzerinde kaldı. Türkiye; 1930’larda uçak üretip ihraç eden bir sanayi ülkesi, kendini doyurabilen dünyanın yedi ülkesinden biri iken uçak, gübre, aşı, ilaç, silah, şeker, kâğıt, buğday üretemez, anneler çocuklarına süt içiremez, öğrenciler barınamaz, aileler geçinemez duruma düştü. Dış Ticaret Açığı tavan yaptı. Cari Açık kapatılamıyor. Körfez diktatörlerinden Londra bankerlerine kapı kapı dolanıp para arıyoruz. Mafya babaları, uyuşturucu baronları memleketimizde cirit atıyor. Sınırlarımız kevgire döndü, milyonlarca sığınmacı kılıklı insanla demografik yapımız tarumar edildi. 1923’de bugünkü karşılığı 450 milyar dolar olan Düyun-u Umumiye borcu ile yola çıkıp tamamını ödeyen devletimiz, 100 yıl sonra yine 450 milyar dolar dış borçla baş başa. Yurttaşımız kul, paramız pul oldu.