SON DAKİKA

16:58 - AK Parti’de yönetim kurulu üyeleri belirlendi

13:48 - Gaytancıoğlu:”ÖNCE BUĞDAY, SONRA AYÇİÇEĞİ ŞIMDİ DE ÇELTİKTE HAYAL KIRIKLIĞI FİYATI

13:43 - Belediye üniversiteye başlayacak genç kızlara ücretsiz kıyafet dağıtıyor

22:48 - İpsala Gümrük Kapısı’nda olay… Valilik açıklama yaptı

15:46 - 3. Açık Su Yüzme Şampiyonası, Erikli Sahili’nde gerçekleştirildi Gençlik ve Spor Bakanlığı, Edirne Valiliği, Keşan Belediyesi ve Türkiye Yüzme Federasyonu iş birliğinde düzenlenen 3. Açık Su Yüzme Şampiyonası, Erikli Sahili’nde büyük bir katılımla tamamlandı. YARIŞLARA, 202 SPORCU KATILDI 8 farklı kategoride düzenlenen yarışlara Türkiye’nin dört bir yanından 202 sporcu katıldı ve kıyasıya bir mücadele sergilendi. Sabahın erken saatlerinde başlayan şampiyonada, sporcular zorlu parkurlarda performanslarını sergilerken, seyirciler de bu heyecan dolu anları yakından izledi. Su sporlarına uygun doğal yapısı ve eşsiz güzelliğiyle dikkat çeken Erikli, bu şampiyona ile su sporları dünyasında bir kez daha adından söz ettirdi. DERECEYE GİREN YÜZÜCÜLERE MADALYALARI VERİLDİ Açık Su Yüzme Şampiyonası’na katılan sporcular, performanslarıyla izleyicilere keyifli ve rekabet dolu anlar yaşattı. Yarışlar sonrası düzenlenen ödül töreninde, dereceye giren yüzücüler madalyalarıyla onurlandırılırken, katılımcıların tümü organizasyondan memnun kaldıklarını dile getirdi. Erikli Sahili’nde gerçekleştirilen bu önemli spor etkinliği, aynı zamanda bölgenin turizmine de katkıda bulunarak Erikli’yi açık su yüzme yarışlarının merkezi haline getirme yolunda önemli bir adım oldu.

22:11 - Polisi görünce kaçtı ama yakalanınca üzerinden tabanca çıktı

22:39 - Keşan Belediyesi Eylül Ayı Meclis Toplantısı Gerçekleştirildi

20:48 - 2.ENEZ ULUSAL BİSİKLET FESTİVAL…İ

14:13 - CHP Edirne Milletvekili Ün,Küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle ayçiçek tarlaları adeta yol oluyor

13:51 - 78 suçtan aranan bir kişi sahte kimlikle yakalandı

Keşan Haber
Keşan Gardenya Çiçekçilik

1919’un 100. Yılı

1919’un 100. Yılı
Bu haber 13 Şubat 2019 - 22:42 'de eklendi ve 403 kez görüntülendi.

  AHMET AK –                  

Batı sömürgesinin sınırlarımıza göz dikişinin ilk girişimi değildi Sevr.

1838 Balta Limanı Ticaret Anlaşması ile başlayan süreçle beraber, bir vilayetten mal gönderen Müslüman yerli tüccar, devlete transit gümrük vergisi ödediği halde İngiliz tüccar bu vergiyi ödemediğinden, Müslüman tüccarların bir başka Osmanlı şehrine bile mal göndermesine, yüksek vergilerden dolayı rekabet edebilmesine, ticaret yapmasına fiilen olanak kalmamıştı.

Ardından peş peşe buna benzer antlaşmalar Fransa, İsveç, Norveç, İspanya, Hollanda, Belçika, Danimarka ve Portekiz’le de imzalanmıştı. Bu antlaşmalar Osmanlının yerli üretim ve ticaretini büsbütün bitirdi. 1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı ile Avrupa devletleri Osmanlı üzerindeki iktisadi, siyasi, kültürel, askeri etki ve denetimini bütün hatları ile kurmuş; iyiden iyiye yerleştirip, pekiştirmişti.

Ardından Osmanlı topraklarının paylaşılması “operasyonları” gündeme gelecekti.1857 yılından itibaren Osmanlı Devleti sınırları içinde misyoner okulları tüm hızıyla faaliyetlerini sürdürdü.

Emperyalizmin yenidünya düzeninde sınırlar kevgire dönecek, mallar ve sömürgenin sermayesi rahat dolaşacak, Batı’da biriken mallar ve üretim gücü transferi ile küresel sermaye, sınır tanımayan bir sistem haline gelecekti. Bu sistem içinde avlanacak devletler, güçsüz dirençsiz olacaktı.

Yani kültürler, alabildiğine bölük pörçük ve kendi içinde çatışır olmaları gerekiyordu.

Osmanlı’nın iflasından çıkarılabilecek önemli dersler vardı.

Bütün bu sürecin geldiği noktada İstiklâl Savaşı kahramanları, tam bağımsızlık ve hukuk arayışındaydı. (Müdafaa-i hukuk cemiyetleri)

Onlar, büyük milletin ancak kendi Milli Devlet’ini kurarak bu badireleri aşabileceğini ve aydınlığa bir tek bu yol takip edilerek ulaşılacağını biliyordu.

Emperyalizme karşı verilen kurtuluş mücadelesinin adı, bu nedenle İstiklâl Savaşı’dır.

İstiklâl Savaşı sonunda bütün misyoner okulları (birçoğu kendiliğinden) kapandı.

Avrupa devletleri ile olan ilişkiler, karşılıklı çıkarların korunması ilkesine dayalı olan bir “denge” politikasına doğru yönlendirildi.

Dolayısıyla, emperyalizmin, Cumhuriyet Türkiye’sinden “tek yanlı” çıkar istemesi artık söz konusu bile olamazdı.

Yayılmacı güçlerin beklemedikleri bir durumdu bu: Mustafa Kemal Atatürk’ün ışığında milli değerler birden güçlenmeye başladı.

Dünya’da yeni medeniyetler ve bunların oluşturduğu kuşaklar oluştu.

Yeni oluşumlar “kültür birliği ve kültür akrabalığı” idi.

Emperyalizmin de yeni hedefi, bu kültür kuşaklarını dağıtmak, zayıflatmaktı.

Evet, ama nasıl?

Derken 1938 yılı geldi. 10 Kasım! …

Türkiye’nin bağımsızlık ilkesi artık yavaş-yavaş sallanmaya başlanabilirdi.

Atlantik ötesine doğru usul-usul dümen kıran bir yönetici kadro ve bürokrasi ağı yaratmak gerekiyordu.

Bunun için yine Mustafa Reşitlere, Prens Sabahattinlere, Damat Feritlere ve çağdaş con-con aydınlara (!) ihtiyaç vardı.

Bunlar da hazırdı.

Hepimiz onları bazı üniversite panellerinde, radyo, televizyon ve gazetelerde görmekteyiz.

Bunlar kullanılarak tarih yeniden yargılanmaya çalışılacaktı.

Atatürk‘ü unutturmanın bir yolunu bulmak gerekiyordu.

Ama olmadı, başaramadılar, unutturamadılar, unutturamayacaklar:

Kendilerine göre ve kendileri için yaparlarsa bu iş olmaz!

Hatırlayın; “Atatürk hepimiz için gördü ve yaptı! …” demişti Feyzullah Aktan.

“ATATÜRK gibi düşünmek” ne demekti?

Her ayrıntıyı görmek, önemsemek, ama tablonun bütününü gözden kaçırmamak, planlı, projeli, yaratıcı düşünmek demekti elbet. Sömürgeci sermayeden ziyade, zekâ, dikkat ve iffet; teknik ve metodik çalışmasını bilmekti.

Ve hepimiz için görmek, herkes için yapmak, kimsesizlerin kimsesi olmaktı 1919 hareketi ve ruhu.

___________ / __________

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.





POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA